yemek
91ekmeğini yemek — 1) birisinin işinde çalışarak kendi geçimini sağlamak 2) geçim yönünden birisinin yardımından yararlanmak Oğlunun ekmeğini yiyemeden öldü …
92insan eti yemek — birini çekiştirmek …
93hakkını yemek — (birinin) birinin hakkı olan şeyi vermemek Hem benden haber bekleyen okuyucularımın hakkını yiyor, öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık …
94aç kurt gibi (yemek veya üşüşmek veya saldırmak) — büyük bir istekle …
95parmaklarını (birlikte) yemek — yemeği çok beğenmek …
96para yemek — 1) gereksiz olarak çok para harcamak 2) görevli bulunduğu yerin imkânlarından yararlanarak para çalmak, rüşvet almak …
97gün yemek — hapis cezası almak Arkadaşım altı ay gün yedi. A. Gündüz …
98parasını yemek — (birinin) çalışmadan bedavadan geçinmek, birinin sırtından geçinmek …
99içi içini yemek — 1) istediğini yapamama yüzünden üzülmek Bir an önce varalım diye içim içimi yiyor. A. İlhan 2) dert etmek …
100baş yemek — 1) (bir kimse) birinin ölümüne veya yok olmasına sebep olmak 2) (bir kimse) birinin güç duruma düşmesine yol açmak …