yemek
101lafını yemek — verdiği sözden, söylediği sözden vazgeçmek Lafımı yemem avrat! dedi, kafam kızdı mı tövbe lafımı yemem! O. Kemal …
102kendini yemek — (kendi) açığa vurmadan gizli gizli üzülmek Bu borcun altından nasıl kalkacağım diye kendini yiyip durmuştu. Y. K. Karaosmanoğlu …
103gözle yemek — 1) bir şeye çok istekle ve dik dik bakmak 2) göz değdirmek Çocuğu gözle yediler …
104kafayı yemek — argo aşırı yorgunluktan bunalıma düşmek …
105içini kurt yemek (veya kemirmek) — sürekli bir kaygı içinde bulunmak …
106aklını peynir ekmekle yemek — alay şaşkınca ve akılsızca işler yapmak …
107içini yemek — çok üzülmek Ahmet Kerim, o gün bu kaygı ile içini yedi durdu. Y. K. Karaosmanoğlu …
108başını yemek — 1) (birinin) yok olmasına sebep olmak Bütün kahramanlığına karşın sonunda başını yiyen de işte halkın bu küçük görüşü olur. H. Taner 2) (birinin) güç duruma düşmesine yol açmak …
109başının etini yemek — (birinin) karşısındakini bezdirinceye, bıktırıncaya kadar sürekli konuşmak veya söylemek Bitirinceye kadar da kadıncağızın tepesine dikilip başının etini yemiş. H. Taner …
110asmahurdan yemek — hiçbirşeyi beğenmemek …