yarmak
1yarmak — yarmak, bir şeyl keserek zorla yarmak, parçalamak; yere s ınır çizmek, I, 399, 437; II I, 33, 57. 58 para I, 20. 22. 35, 75, 130, 131, 142,143, 168, 175, 180 …
2yarmak — i, ar 1) Uzunlamasına bölüp ayırmak Odunu yarmak. 2) Buğday, arpa vb. tahıl tanelerini değirmende kırmak 3) Derin yara açmak Aralarına girmemiş olsaydı boğaz boğaza dövüşecekler, birbirlerinin başını gözünü yaracaklardı. R. N. Güntekin 4) Yarık… …
3yarmak — az ayırmak, teşkik eylemek sikke, beyaz para, altun, yamu …
4ablukayı yarmak — kuşatılan bölgeyi zor kullanarak yarıp geçmek …
5çemberi yarmak — bir veya birkaç noktayı delerek kuşatmadan kurtulmak …
6kılı kırk yarmak — titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak Senin gibi kılı kırk yaran bir kıza name beğendirme başarısından dolayı sevgiliniz beyefendiyi kutlarım. H. R. Gürpınar …
7kafa göz yarmak — beceriksizlik göstermek …
8başını gözünü yarmak — bir işi kötü yapmak, bir işi istenildiği gibi yapmamak …
9FEL' — Yarmak …
10HAR' — Yarmak …