yadırgamak
1yadırgamak — i Kendine yabancı gelen bir kimseye, duruma veya şeye alışamamak, ısınamamak İçine paldır küldür yuvarlandığı bu curcunayı yadırgadı. A. İlhan …
2yadırgamak — rahatsız olmak …
3acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek …
4garip bulmak — yadırgamak, tuhaf ve anlaşılmaz olarak nitelemek Sizin gibi modern bir sosyete adamının böyle düşünmesini garip buluyorum. M. Yesari …
5garibine gitmek — yadırgamak, şaşırmak Frankfurt caddelerinde en çok garibime giden insan, dilencisi olmuştur. A. Haşim …
6yatlamak — yadırğamak, yabancı ad etmek, istikrah etmek …
7garipsemek — i 1) Kendini gurbette veya kimsesiz gibi düşünerek içlenmek İstanbul u özlediğimi anlıyor ama yabancılığımı da garipsiyordum. C. Uçuk 2) Bir şeyi garip, tuhaf ve uygunsuz bulmak, alışamamak, yadırgamak Hasılı vapuru kaçıran bir adam, iskeleden… …
8yabancılamak — i Yabancı gibi görmek, kendinden saymamak, yadırgamak …
9yabancılaşmak — nsz 1) Tanımaz, bilmez duruma gelmek, yabancı olmak, bigâne düşmek 2) Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek Ses Sevim in sesi fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses. R. N. Güntekin …
10yadırgama — is. Yadırgamak işi Üç gündür bu haberin uyandırdığı bir yadırgama duygusundan kurtulamıyorum. N. Cumalı …
- 1
- 2