yüz göz olmak

  • 1yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 2Türkische Sprache — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Bulgarien, Griechenland, Mazedonien, Rumänien, Kosovo, außerdem unter türkischen Migranten in Westeuropa, Nordamerika und Australien Sprecher Geschätzte 6 …

    Deutsch Wikipedia

  • 3Türkei-Türkisch — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Balkan, Aserbaidschan, Iran, Irak, außerdem unter türkischen Migranten in den EU Staaten, in Nordamerika sowie Australien Sprecher 80 Millionen …

    Deutsch Wikipedia

  • 4Türkeitürkisch — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Balkan, Aserbaidschan, Iran, Irak, außerdem unter türkischen Migranten in den EU Staaten, in Nordamerika sowie Australien Sprecher 80 Millionen …

    Deutsch Wikipedia

  • 5erimek — nsz 1) Katı cisim sıvı içine karışarak sıvı durumuna geçmek Şeker suda erir. 2) Katı cisim ısı etkisiyle sıvı duruma gelmek Yüzündeki karlar eriyince beyaz, yuvarlak bir yüz meydana çıkmıştı. S. F. Abasıyanık 3) Dokumalar aşınıp incelerek… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 6halka — is., Ar. ḥalḳa 1) Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı. F. R. Atay 2) Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı Perde halkası. 3) Değerli metallerden… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 7sıcak — sf., ğı 1) Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti. O. Kemal 2) Isısı yüksek olan, çok ısınmış Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük