-
1 вязкость крови
-
2 донор
veren antaja, verenluovuttaja -
3 донорство
veren luovutus -
4 запах крови
veren haju -
5 смешение крови
veren sekaantuma -
6 умопомрачительный
akıllara durgunluk veren* * *akıl durdurucu, akıllara durgunluk veren -
7 запасные лезвия
adjsports. (для коньков) reserve veren (îáû÷íî: een set reserve veren) -
8 антирелигиозный
dine karşı yönelik / savaş veren -
9 благодатный
bereketli* * *благода́тный край — bereketli diyar
благода́тная тишина́ — iç huzuru veren sessizlik
-
10 гулкий
çınlak; yankı veren; güm güm ötenгу́лкая пеще́ра — çınlak mağara
гу́лкий коридо́р — uğultulu koridor
-
11 дозвониться
сов.( по телефону) (telefonla) arayıp cevap almakя ему́ звоню́, но ника́к не могу́ дозвони́ться — telefonunu kaçtır açıyorum cevap veren yok
-
12 заказчица
müşteri* * *жmüşteri; sipariş veren -
13 информатор
мbilgi / haber veren; muhbir ( доносчик) -
14 каучуконос
-
15 концертант
мresital veren; konsere katılan -
16 концертантка
жresital veren; konsere katılan -
17 кредитор
borçlu* * *мalacaklı; ödünç veren -
18 малоурожайный
az ürün veren; verimsiz -
19 научить
öğretmek* * *сов.1) öğretmekнаучи́ть кого-л. пла́вать — birine yüzmeyi öğretmek
2) ders vermekэ́то ты его́ научи́л! — bu dersi ona veren sensin!
-
20 пенистый
пе́нистое мы́ло — bol köpük veren sabun
См. также в других словарях:
veren — obs. pl. f. were, pa. tense of be v … Useful english dictionary
véren — 1 rna o prid. (ẹ ẹ̄) ki ima vero, versko prepričanje: veren človek; postati veren; globoko veren ∙ nar. odzvonilo je vernim dušam avemarijo; na verne duše v krščanskem okolju na praznik spomina na duše v vicah 2. novembra vérno prisl.: verno… … Slovar slovenskega knjižnega jezika
veren veren — bağıra bağıra ağlamak … Beypazari ağzindan sözcükler
Ta'veren — is a term used in the Wheel of Time series by Robert Jordan.Ta veren : A person around whom the Wheel of Time weaves all surrounding life threads, perhaps ALL life threads, to form a Web of Destiny. (TEotW,Glossary) Noted Ta veren*Rand al Thor… … Wikipedia
derdi veren devasını da verir — her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır anlamında kullanılan bir söz Merak etme erenler, derdi veren devasını da verir. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
parayı veren düdüğü çalar — para harcadığında insan istediğini elde edebilir anlamında kullanılan bir söz Bana kafa tutmaya hiç hakkın yok. Parayı veren düdüğü çalar. Verirsin bir görüşme parası daha. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
az veren candan, çok veren maldan — varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
meyve veren ağaç taşlanır — bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
köpek ekmek veren kapıyı tanır — köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder, insan da bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
elini veren kolunu alamaz — (birine) kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
verentis — ×vereñtis sm. (2) NdŽ, Lkč, Gl; LBŽ žr. 2 varinčius: Vereñčiai auga vienstypiai, lapai jų kaip rietenų J … Dictionary of the Lithuanian Language