tombul

  • 61fıstık — is., ğı, bit. b., Ar. fustuḳ 1) Antep fıstığı, çam fıstığı veya yer fıstığı denilen yemişlerin genel adı 2) sf., mec. Tombul, kısa boylu, tıknaz (kimse) Anamızın büyük babalarından biri kısa boylu, şişman, eli ayağı ufak bir adam olmalıdır ki ona …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 62foşa — is. Tombul fındık grubunda standart bir fındık çeşidi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 63geçkin — sf. 1) İhtiyarlamaya yüz tutmuş, yaşlanmış Cemile geçkin, kısa boylu, tombul, konuşkan bir kızdır. N. Cumalı 2) Geçmiş Sanki otuzunu geçkin kadın o değil! M. Yesari 3) Gereğinden çok olgun veya solmaya başlamış (bitki) Geçkin bir karpuz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 64kartopu — is., bit. b. 1) Hanımeligillerden, birçok türü süs bitkisi olarak yetiştirilen, zeytinimsi, meyvemsi, kırmızı renkte bir ağaççık (Viburnum) 2) sf., mec. Beyaz ve tombul Birleşik Sözler kirli kartopu …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 65pençe pençe — zf. Genişçe ve sık lekeler durumunda, yer yer kırmızı bir biçimde Şişman beyefendi tombul ve beyaz elleriyle karnını tutarak gülüyor, al yanakları pençe pençe kızarıyordu. Ö. Seyfettin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller pençe pençeye gelmek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 66tıkışıklık — is., ğı 1) Tıkışık olma durumu Sınırsız bir kazanç hırsının beton tıkışıklığı ile rezil ettiği Anadolu sahilinin böyle bir kurtarıcıya ihtiyacı vardı. H. Taner 2) Bir yerde aşırı kalabalık olma durumu, izdiham Tombul sevgilim hep gülümsüyor.… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 67tombulca — sf. Biraz tombul …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 68tombullaşmak — nsz Tombul duruma gelmek, şişmanlamak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 69tombulluk — is., ğu Tombul olma durumu …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 70tulum — is. 1) Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi 2) Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin …

    Çağatay Osmanlı Sözlük