su sertliği
1damar sertliği — is., tıp Atardamar iç yüzeyinde yaşlanma, yıpranma, kireçlenme sebebiyle ortaya çıkan kan dolaşımı güçlüğü ve kan basıncının artması hastalığı Üstüne üstlük damar sertliği de yapışmamış mı zavallının yakasına? H. Taner …
2HUŞUNET-İ MİZÂC — Mizâc sertliği, huy ve tabiat sertliği …
3damar — is., anat. 1) Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu. P. Safa 2) Mermerde, bazı taşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi 3) Başka türden… …
4kabadayı — is. 1) İyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi. H. E. Adıvar 2) sf., mec. Yürekli Doğrusu kabadayı çocuktur. 3) hlk. Bir şeyin en iyisi, başta geleni… …
5pergament kâğıdı — is. Sülfürik asitli işlem ile sürekli doku oluşturularak yüzey sertliği arttırılmış ve organik sıvıların genellikle belirli katı yağların, sıvı yağların ve gres yağının kâğıda nüfuz etmesine karşı yüksek derecede dayanıklılık kazandırılmış kâğıt …
6sabun taşı — is., min. Terzilerin kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi veya beyaz renkli, sertliği 1 olan magnezyum silikat …
7sertlik — is., ği 1) Sert, katı olma durumu Derinin altında bir sertlik hissettim. 2) mec. Sert, kırıcı, katı davranış, şiddet, husumet Fazla içliliği erkekliğe yakıştıramadığından kendini her zaman yapma bir sertliğin arkasına gizlerdi. H. Taner 3) jeol.… …
8talk — is., min., Ar. ṭalḳ Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum Birleşik Sözler talk pudrası talk şist …
9yumuşamak — nsz 1) Sertliği kalmamak, yumuşak duruma gelmek 2) mec. Öfkesi, kızgınlığı, inadı geçmek Kurt hoca şimdi yumuşamış, el pençe divan duruyordu. Ö. Seyfettin 3) dbl. Sert ünsüz, yumuşak ünsüz durumuna gelmek …
10yumuşatılmak — nsz Sertliği giderilmek, yumuşak duruma getirilmek …
- 1
- 2