sirke
51üzüm turşusu — is. Üzümden sirke ile yapılan turşu …
52yavşak — is., ğı, hlk. 1) Bit yavrusu, sirke 2) mec. Geveze, yılışık kimse Sonra aynı yavşak, teklifsizlikle Binbaşı Ferit in kadehini dikiyor. A. İlhan …
53boca etmek — 1) geminin başını rüzgâr almayan tarafa çevirmek Ne var ki Ateşoğlu dümendeydi. Yükseldi, yine boca etti. Halikarnas Balıkçısı 2) mec. birden çevirip boşaltmak, dökmek Şarap koyuyorum diye sirke şişesini boca etmişsin. H. R. Gürpınar …
54türşrû — (F.) [ ور شﺮﺕ ] suratı sirke satan, ekşi suratlı …
55civir — teke, yabanı keçi; sirke, soğan, bez …
56içki — keçi, oğlak, büz; sirke; deruni …
57katık — katgı, herhangi bir nesneye kat ılan; sirke, yoğurt gibi tutmaç yemejine kat ılan nesne I, 382 …
58mandu — bir çeşit sirke I, 420 …
59sirkelenmek — sirkelenmek, (baş) bit yavrusu (sirke) ile dolmak III, 202 …
60üzitmek — çok söylemekten kulak sa ğır (ağır) olmak; sirke küpten ekşiliğinden dolayı sızmak I, 209 …