sirke

  • 41keskin — sf. 1) Çok kesici, iyi kesen Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı. H. R. Gürpınar 2) mec. Tiz (ses) Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses. P. Safa 3) mec. Kırıcı,… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 42piyaz — is., Far. piyāz 1) Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine ince doğranmış, tuzla ovulmuş soğan ve maydanoz katıldıktan sonra zeytinyağı, sirke dökülerek yapılan fasulye salatası 2) Kebap, ızgara köfte, balık vb.nin yanına katılan, ince doğranmış ve… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 43sıvanmak — 1. mec. 1) Bir işe girişmek Hepsi bit, sirke içinde; sıvandım, hepsini temizledim. H. E. Adıvar 2) Sıvama (II) işi yapılmak Sıvanmış, pembe kolunda bir kumral ben vardı. M. C. Kuntay 3) İştahla yemek Masa komşularını yan yan baktıracak bir… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 44sinek — is., ği, hay. b. 1) Çift kanatlılardan, birtakım uçucu böceklerin genel adı 2) İskambil kâğıtlarının siyah renkte yoncayı andıranı, ispati Birleşik Sözler sinek ağırlık sinekkapan sinekkaydı sinek kuşu sinek mantarı sineksavar …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 45sirkeci — is. Sirke yapan veya satan kimse …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 46sirkecilik — is., ği Sirke yapma veya satma işi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 47sirkeleşmek — nsz Sirke durumuna gelmek, ekşimek Meyhanelerin şarabı sirkeleşmiştir. S. F. Abasıyanık …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 48surat — is., tkz., Ar. ṣūret 1) Yüz (II) Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu. A. İlhan 2) mec. Somurtkanlık, asık yüzlülük 3) mec. Soğuk davranma Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden. H. R.… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 49tarator — is., Rum. Ceviz içi, sarımsak, tuz, ekmek içi, sirke ve tahinin limon suyu ile çırpılmasından sonra kıyılmış maydanozla hazırlanan salça veya sos …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 50üzüm sirkesi — is. Üzüm suyundan yapılan sirke …

    Çağatay Osmanlı Sözlük