sarf
121göz nuru dökmek — fazla emek sarf etmek Kızcağız göz nuru dökmüş, çok ince şeyler işlemiş. H. Taner …
122saygısızlık etmek — saygısızca davranışta bulunmak veya söz sarf etmek Hep birden yüklenmişlerdi Rahmi ye saygısızlık etti, kırdın diye. T. Buğra …
123bezini yıkamak — 1) bebeklerin altına bağlanan bezi temizlemek 2) mec. çok emek sarf etmek Ben senin az mı bezini yıkadım …
124laf olsun âdet yerini bulsun — konuşacak herhangi bir konu bulunmayıp rastgele söz sarf edildiğinde söylenen bir söz A hiç olur mu cümlesini de laf kıtlığında laf olsun âdet yerini bulsun diye söylemişti. H. Taner …
125ağzına tükürmek — 1) (birinin) birini küçültmek üzere küfür olarak kullanılan uygunsuz sözler sarf etmek 2) (birinin) birine benzemek …
126šarfirati — šarfírati (Ø, što) dv. <prez. šàrfīrām, pril. sad. ajūći, pril. pr. āvši, gl. im. ānje> DEFINICIJA (u)činiti jasnim, izoštriti/izoštravati (ob. pri snimanju, projekciji filmova i sl.) ETIMOLOGIJA vidi šarf …
127СЕРП. — Общесл., имеющее соответствия в др. индоевр. яз. (ср. латыш, sirpis «серп», лат. sarpo «срезываю», ср. в. нем. sarf «острый» и др.) …
128katav — (kate) büyük, büzürk, kebir, ulu; tâşük ederek pul ve para sarf edene dahi kate derler, aşik …