sıcak su
1sıcak — sf., ğı 1) Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti. O. Kemal 2) Isısı yüksek olan, çok ısınmış Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir… …
2sıcak bastırmak — sıcak basmak …
3sıcak olmak — sıcak artmak …
4sıcak sıcak — zf. Sıcak olarak Böyle günlerde bir iki somun ekmek getirtir, bunları sıcak sıcak büyük parçalara doğrayarak onlara atardı. A. Ş. Hisar …
5sıcak çekme — is. Demir çelik fabrikaları, izabe tesisleri vb. iş yerlerinde kütük demirlerini sıcak olarak tavlama derecesinde biçimlendirme ve haddeleme …
6sıcak harp — is., bi Sıcak savaş …
7sıcak savaş — is., ask. Silaha başvurularak yapılan savaş, sıcak harp …
8sıcak bakmak — anlayışla karşılamak, olumlu değerlendirmek, ilgi duymak Onlardan genelleme yaparak bütün kol emekçilerine sıcak bakma eğilimini edindim. R. Erduran …
9sıçak — büyük abdestini çok yapan …
10sıcak dalgası — is., coğ. Atmosferde sıcaklığın yoğun olarak oluşması ve bir bölgeyi etkisi altına alması …