süzülen su
1gökdelen — is. Yirmi, otuz veya daha çok katlı yapı, göktırmalayan, gök tırmalayıcı Dev gökdelenlerin arasından süzülen güneş ışığı caddeyi aydınlatıyordu. N. Eray …
2nazlı — sf. 1) Kolayca gönlü olmayan, kendini ağır satan, ısrar bekleyen, işveli, edalı Nazlı mı nazlı, süzüm süzüm süzülen bir kız çocuğuydu. T. Buğra 2) Üstüne titrenilen, değer verilen Ben çocukluğumdan beri gayet nazlı büyüdüm. P. Safa 3) Özen… …
3sıvazlamak — i 1) Bir şeyin üstünde yavaş yavaş, hafifçe el gezdirmek Kaşlarından süzülen yağmur damlalarını eliyle sıvazlayarak onlara baktı. O. Hançerlioğlu 2) Okşamak Titreye titreye birkaç kere başımı, sırtımı sıvazladı. R. N. Güntekin …
4süzme yoğurt — is., du Bir torbaya konularak suyu süzülen yoğurt …
5yığın — is. 1) Bir şeyin yığılmasıyla oluşturulan küme, tepe Pencereden süzülen ılık bahar güneşi masayı dolduran kâğıt yığınları üstünde ağır ağır ilerliyordu. R. N. Güntekin 2) Birçok kimsenin veya nesnenin bir araya gelmesiyle oluşan kalabalık, küme,… …
6köyde — altın ve gümüş eritilerek suzülen ocak, III, 173 …
7temürlük — demir eritllen ve süzülen yer I, 506 …
8BAHTİYAR — f. Bahtlı, talihli, mes ud, mutlu, şanslı.(Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın. Âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat ı ebediyesini hayat ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin. Kendini misafir… …
9BELÂGAT — Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı güzel söz söyleme san atı. Muktezâ yı hâle mutâbık söz söylemek. * Belâgat, hem düzgün, hem yerinde söz söylemeyi öğreten ilmin de adı olur. Ve maani, beyan, bedi diye üç kısma… …
10ÂLEM-İ GAYB — Zâhir duygularımızla bilinemeyen ve ervah ve meleklere, cinlere mahsus olan âlem. Mâzi ve müstakbeldeki mahlukatın mânevi hayatlarının âlemi.(Her şeyin bâtını zâhirinden daha âli, daha kâmil, daha lâtif, daha güzel, daha müzeyyen olduğu gibi;… …