söz tutmak
1söz tutmak — söz dinlemek …
2söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… …
3nüfuzu altında tutmak — söz geçirme gücünü üstün kılmak, egemenliği altında bulundurmak Onu uzun müddet nüfuzu altında tuttuğuna bir misal olarak... A. Ş. Hisar …
4söz dinlemek (veya tutmak) — söylenen bir sözü, verilen bir öğüdü benimsemek, davranışlarını bunlara uydurmak …
5not tutmak — biri söz söylerken başkası onun söylediklerini yazmak Benim sınıfta tuttuğum notları alır, sınavlara öyle hazırlanırdı. A. Ümit …
6ayak tutmak — hlk. 1) mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek Mânicilerden biri gülerler diye bir ayak tutar, ona biri karşılık verir. S. Birsel 2) öncülük etmek 3) söz açmak 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak …
7dilini tutmak — sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmaktan sakınmak Şarkta, insanın selameti dilini tutmasındadır, diye bir söz vardır. B. Felek …
8ağzını (veya çenesini) tutmak — 1) boşboğazlık etmemek 2) kötü söz söylememek 3) bir konuda arzu edilmeyen düşüncelerin açığa çıkmasını bir biçimde önlemek …
9baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …
10dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… …