sökmek
1sökmek — i, er 1) Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür. Y. Kemal 2) Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak Makineyi sökmek. 3)… …
2sökmek — sövmek I, 27bkz: sögmek sökmek, yarmak, yırtmak; diz çökmek, I, 444; I I, 21, 22 …
3tan ağarmak (veya atmak veya sökmek) — gün doğmaya başlamak, şafak sökmek Artık tan sökünceye kadar gelsin gazeller, şarkılar, feryatlar. S. Birsel …
4okumayı sökmek — okula yeni başlayan öğrenci, verilen eğitim sonrası okumaya başlamak, okuma becerisini kazanmak …
5şafak sökmek — sabahleyin ortalık aydınlanmaya başlamak Şafak sökerken evden çıkıyor, akşam karanlığında dönüyordu. R. Enis …
6çatır çatır sökmek — bir şeyi zorlayarak yerinden söküp çıkarmak Ben, altın dişini çatır çatır söktüklerini gözlerimle gördüm. H. Taner …
7kök sökmek — çok çetin iş görmek …
8yazıyı çıkarmak (veya sökmek) — okuyabilmek Benim yerinden dahi kımıldatmaya gücümün yetmediği Afrika seyahatnamesini yere indirtir, kendim de yere uzanır, gözlerim ağrıyıncaya kadar yazıları sökmeye çalışırdım. H. Taner …
9tırnaklarını sökmek — (birinin) elindeki güçten yoksun bırakmak, etkisini yok etmek …
10ciğerini sökmek — (birinin) bir kimseyi çok büyük zararlara uğratmak …