renkli
121Cezayir menekşesi — is., bit. b. Zakkumgillerden, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kendine özgü mavi, açık mor renkli çiçekleri ve ortası çukur taç yaprakları olan bir bitki (Vinca) …
122çakır — 1. is., esk. Şarap 2. sf. 1) Açık mavi, hareli ela (göz) Soluk esmer renkli, çakır gözlü, ağır tavırlı, az konuşur bir delikanlıydı. M. Ş. Esendal 2) is. Çakırdoğan Birleşik Sözler çakır ayaz çakır çukur çakırdiken çakırdoğan …
123çalısız — sf. Çalısı olmayan Oldukları yer otsuz, çalısız, kızıl renkli bir toprak. M. Ş. Esendal …
124çamur — is. 1) Su ile karışıp bulaşır ve içine batılır duruma gelmiş toprak, balçık Ayakkabılarımızın altındaki kırmızı renkli, arasından kuru otlar fırlamış çamurun ağırlığını duyar gibi oluyorum. R. H. Karay 2) sf., mec. Sataşkan, çevresini tedirgin… …
125çanta çiçeği — is., bit. b. İki çeneklilerden, beyaz, erguvani veya sarı renkli bir süs bitkisi …
126çay — 1. is., bit. b. 1) Çaygillerden, nemli iklimlerde yetişen bir ağaççık (Thea chinensis) 2) bit. b. Bu ağaççığın özel işlemlerle kurutulan yaprağı 3) Bu yaprağın demlenmesiyle elde edilen güzel kokulu ve sarımtırak kırmızı renkli içecek O esnada… …
127çekirdeksiz üzüm — is., bit. b. Ege Bölgesi nin bağlarında sofralık olarak üretilen, ince kabuklu, beyaz renkli, taneleri küçük, kehribar sarısı renginde kurusu yapılan bir tür üzüm, yuvarlak çekirdeksiz …
128çerçevelenmek — nsz Çerçeve içine alınmak Duvarlarda Avrupa mecmualarından kesilip çerçevelenmiş birkaç renkli resim vardı. R. N. Güntekin …