perakende
21toptan — sf., tic. 1) Büyük ölçüde, çok miktarda yapılan (alışveriş), perakende karşıtı Mahalle halkının şehirden toptan aldıklarını taşıyan ... pazar kayıkları gider gelirdi. A. Ş. Hisar 2) Toplu bir biçimde olan, global …
22BA'SERET — Dikkatle teftiş etme. * Keşif ve istihrac etme. * Perâkende edip dağıtma. * İnkılâb. Karıştırma. Bulandırma. * Meydana çıkma. * Kirli leke …
23BEYYA' — (Bey . den) Dellal. * Alıp satan kimseler. * Perâkende olarak satış yapan küçük tüccar …
24BÜDD — Uzaklaşma. Birbirinden uzak düşme. * Perâkende etmek, dağıtmak. Put, sanem. * Firak. * Tâkat, kudret …
25DA'DAA — Yakmak. Yıkmak. * Hor ve zelil etmek. * Perâkende etmek …
26EFJÛL — f. Kandırma. * Kışkırtma, tahrik etme. * Dağınık, perâkende …
27ENADİD — Perişan, saçılmış, dağılmış, pejmürde şeyler. Perakende …
28IDİN — Dağılmış, perâkende olmu …
29KEŞİH — (C: Küşuh) Perâkende olmak, parça parça dağılmak. * Böğür. * Cânip, taraf …
30MUTASADDI' — Dağlıyan, tasaddu eden, perakende olan, yarılıp çatlayan …