parlamak
1parlamak — nsz 1) Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; / O benimdir, o benim milletimindir ancak. M. A. Ersoy 2) Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak Ayna parlıyor. 3) Tutuşup alev çıkarmak Pof diye gaz… …
2alev gibi parlamak — canlı, ışıl ışıl olmak Gözleri siyah bir alev gibi parlıyordu. Ö. Seyfettin …
3yıldızı parlamak — başarı yönünden herkesin dikkatini çekecek bir duruma gelmek, ün kazanmak Yeni Dâhiliye Nazırı Zati Bey in yıldızı parladıkça Zaptiye Nazırı Selim Paşa nın ikbali sönmeye yüz tuttu. H. E. Adıvar …
4yüreği parlamak — coşmak, heyecanlanmak Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı. M. Ş. Esendal …
5gözleri parlamak — gözlerinde sevinç ve istek belirmek İki kere gidip geldikten sonra gözleri parladı, evi bulmuştu. H. E. Adıvar …
6HEFAFE — Parlamak …
7REHREHE — Parlamak …
8yalanlamak — parlamak, direhşan olmak; yalvarmak, rica etmek …
9yaldıramak — parlamak, direhşan etmek, uzakdan şâşâli görünmek …
10yılamak — parlamak, alevlendirmek …