parlamak

  • 11IDAE — Parlamak veya parlatmak. Ruşen etmek veya ruşen olmak …

    Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • 12yoldramak — (maden ve cevher) parlamak III, 437bkz: yoldrımak yoldrımak (maden ve cevher) parlamak III, 437bkz: yöldramak …

    Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • 13LEM'A — (C.: Lemâat) Parlamak. Şimşek gibi çakmak. Güneş ve yıldız gibi parlamak. * El ile veya elbise gibi bir şeyle işaret etmek …

    Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • 14alev — is. 1) Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule 2) Sıcaklık İşte şimdi damarlarımda bu iksirin alevleri dolaşıyor. H. R. Gürpınar 3) Kıvılcım 4) Aşk ateşi 5) Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 15balkımak — nsz, hlk. 1) Parlamak, parıldamak 2) Şimşek çakmak 3) Su halkalanmak, dalgalanmak 4) Organ, kesik kesik ağrımak, sancımak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 16delepmek — nsz, hlk. Parlamak Kaçındasın gelin Ümmü kaçında / Sar altınlar delebiyor saçında. Halk türküsü …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 17göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 18ışılamak — nsz, hlk. Işıldamak, parlamak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 19ipildemek — nsz Parlak bir ışıkla yanmak, bir sönüp bir parlamak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 20parıldamak — nsz 1) Işık saçmak, parlamak Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar. A. Ş. Hisar 2) mec. Gelişmek, yükselmek İnsan sanatında ilerledikçe parıldar. S. F. Abasıyanık …

    Çağatay Osmanlı Sözlük