parçalama
1parçalama — is. Parçalamak işi, parçalara ayırma …
2parçalama — «Parçalamaq»dan f. is …
3bölme — is. 1) Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim 2) Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer Gözlerimi tabağıma eğmiş bir vaziyetteyim ama telefon bölmesini âdeta bakmadan görüyorum. R. H. Karay 3) Büyük bir yeri, alanı küçük oda …
4bölücü — sf. 1) Bölme işini yapan, bölen 2) mec. Bir topluluğu, birliği parçalama, bölme amacında olan, fesatçı, münafık Cumhuriyet devrinde benzeri görülmemiş bölücü ve yıkıcı kanlı bir iç savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada... Anayasa …
5ezme — is. 1) Ezmek işi 2) Sebze veya yemiş ezilerek yapılan yiyecek Sıkınca içinden vıcık vıcık balık ezmeleri, kaz ciğerleri çıkan tüpler... Y. Z. Ortaç 3) Bitkilerin etli ve yumuşak kısımlarını macun kıvamına getirmek üzere parçalama, katı ve telsel… …
6parçalanmak — nsz 1) Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak, paralanmak Rayların üstüne düşüp parçalanacaksın dedi, hem bak, herkes bizimle eğleniyor. R. N. Güntekin 2) mec. Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek Evine gittik… …
7parçalatmak — i Parçalama işini yaptırmak …
8parçalattırmak — i Parçalama işini yaptırmak …
9parçalayış — is. Parçalama işi veya biçimi …
10takti — is., esk., Ar. taḳṭīˁ 1) Kesme, parçalama 2) ed. Aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün parçalarına göre ayırma Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller takti etmek …