Перевод: с русского на все языки

onun yerinde

Ничего не найдено.

Попробуйте поискать во всех возможных языках

или измените свой поисковый запрос.

См. также в других словарях:

  • yerinde — sf. 1) İyi, yeterli Binbaşı, uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam. M. Ş. Esendal 2) zf. Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde Yerinde konuşmak. 3) zf. Durumunda Sıkılacak ne var …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • satmak — i, ar 1) Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek Geniş arazisini parselleyip sattı. T. Buğra 2) nsz, mec. Kendinde olmayan bir şeyi var gibi göstermek, taslamak Onun yerinde kim olsa bu kadar azamet satardı. P. Safa 3) mec. Bir kimse,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ama — bağ., Ar. ammā 1) Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma Para kazanmayı hiç sevmiyordu ama hesapsız harcamaya bayılıyordu. N. Cumalı 2) Uyarma veya şartlı bir ifade niteliğinde olan bir cümleyi, başka bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • anlamak — i 1) Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı. S. F. Abasıyanık 2) Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hastalanmak — nsz Sağlığı bozulmak, esenliği yerinde olmamak, rahatsızlanmak, hasta olmak Hastalanınca Rabia onun odasına girip çıkmaya başladı. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • savurmak — i 1) Havaya atıp dağıtmak, saçmak Bir eğlence yerinde destelerle banknotu havaya savurduktan sonra... R. N. Güntekin 2) Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak 3) Kaldırıp atmak, fırlatmak Adam birden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şadırvan — is., Far. şādurvān Genellikle cami avlularında bulunan, çevresindeki musluklardan ve ortasındaki fıskiyeden su akan, üzeri kubbeli veya açık havuz Eski cami yıkıldığı hâlde, onun şadırvan avlusu, olduğu gibi yerinde kalmış. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • uzantı — is. 1) Bazı nesnelerin herhangi bir yerinde görülen uzamış bölüm 2) Ana konumdaki bir bütünün, özün veya durumun, kendisinden ayrı görülen ancak aynı yapısal özellikleri içeren parçası Bu mutluluğu uzatmak, onun uzantısı ile kanınıza dolan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • BENDE-ZADE — f. Köle çocuğu. * Mc: Çocuğunu onun kölesi yerinde tutup mütevâzi muâmelede bulunan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • HASIRALTI ETMEK — Ist: Unutmak, saklamak, gizlemek, terviç etmemek manasında kulanılan bir tâbirdir. Hasır, eskiden halı ve kilim yerinde kullanıldığı ve onun altında kalan şeyler unutulup gittiği için bu tâbir meydana gelmiştir …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • LEDÜN — İnd kelimesi gibi, zaman ve mekân zarfıdır.Hel i istifhâmiye mânasına geldiği de vaki dir. Kamus Müellifine göre ledün ile leda, aynı şeydir. Başkaları ise tefrik etmişlerdir. Demişlerdir ki: Ledün kelimesi zaman ve mekânın evvel ve ibtidasından… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»