ondan
61böylesine — zf. Bu tarzda, bu biçimde Doğrusu ondan böylesine bir dostluk, böylesine bir özveri beklemiyordum. E. Bener …
62budala — sf., Ar. budalā 1) Zekâca geri olan (kimse), alık Biz ondan yaşlı üç akıllı bu budalaya inandık. H. R. Gürpınar 2) Ahmak, bön Kendisi için bu budalaların arasında bir dakika geçirmek artık bir asır kaybetmeye müsaviydi. Ö. Seyfettin 3) mec. Bir… …
63büyü — is. 1) Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı Akkız Ana, Hasan a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr… …
64büyük ünlü uyumu — is., dbl. Türkçe bir kelimenin ilk hecesinde kalın bir ünlü a, ı, o, u varsa ondan sonra gelen bütün hecelerin kalın ünlülerle, ince bir ünlü e, i, ö, ü varsa sonraki hecelerin de ince ünlülerle sürüp gitmesi kuralı, büyük sesli uyumu:… …
65Celâli — is., öz., tar., Ar. celālī İlk olarak Yavuz Sultan Selim döneminde ortaya çıkıp devlete isyan eden Bozoklu Derviş Celâl in adamlarına ve ondan yana olanlara, sonraları da ortaya çıkan bütün eşkıyaya verilen ad …
66çöküntü — is. 1) Çökme 2) Çöken şeylerin kalıntısı, enkaz 3) Suyun dibine çöken şeyler 4) Jeolojik bir olay sonunda oluşan toprak çöküklüğü 5) ekon. Gerileme, kriz, depresyon Dünya krizi, özellikle de afyon piyasasındaki çöküntü ondan da çok şey götürmüştü …
67çömez — is., esk. 1) Medreselerde müderrisin hizmetine bakan ve ondan ders alan öğrenci Bu çömez deminden beri nerede idi? H. F. Ozansoy 2) mec. Birinin kendi işini öğreterek yetiştirmeye başladığı kimse …
68darıdünya — is., hlk., Ar. dār + dunyā Dünya, yeryüzü Bu darıdünyada bana ondan başka halis dost kalmadı. H. R. Gürpınar …
69değinmek — e Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek Gündüz yüzme havuzunda açmadığı bir konuya değinmek gereksinmesi duyuyordu. N. Cumalı …
70devrisi — sf., hlk. Bir sonraki, ertesi (gün, hafta, ay, yıl) Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış. S. F. Abasıyanık …