ondan
101mürit — is., di, Ar. murīd Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse Ankara ya geldiği zaman Hacı Bayram ı müritleriyle ovada mahsul toplarken görür. A. H. Tanpınar …
102naat — is., esk., Ar. naˁt 1) Bir şeyin niteliklerini övme 2) ed. Hz. Muhammed in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside …
103nevaziş — is., esk., Far. nevāziş İltifat, gönül alma, okşama Vaktiyle en tatlı iltifatları, en sıcak nevazişleri ondan işittim. O. S. Orhon …
104o — 1. sf. 1) Uzakta olan, hakkında konuşulan kimse veya şeyi belirten bir söz O kış, önceki kışlardan daha az üşüdüm. N. Cumalı 2) zm. Teklik üçüncü kişiyi gösteren bir söz Ben uyandığım zaman o gitmişti. R. H. Karay 3) zm. İki veya daha çok şeyden …
105oktav — is., müz., Fr. octave Sekiz sesten oluşan ses dizisi, bir do sesiyle ondan sonraki do sesi arasındaki uzaklık …
106orsa boca — is., den. 1) Geminin bazen rüzgâr yönüne yaklaşarak, bazen ondan uzaklaşarak yol alması 2) zf., mec. Bata çıka, iyi kötü Sonra orsa boca tekrar salıncağa doğru yollandı. O. C. Kaygılı …
107ortak fark — is., mat. Bir aritmetik dizide bir ögeyi elde etmek için ondan öncekine katılan sayı …
108peçelemek — i 1) Bir şeyi örtmek Nasıl bir dirhem et bin ayıbı örterse bir kese akçe ondan da fazlasını peçeler. B. Felek 2) Gizlemek 3) Uzaktan seçilmesin diye bir şeyin üzerine ağaç dalı, çalı vb. şeyler örtmek, alalamak, kamufle etmek …
109pines — is., hay. b., Rum. Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kabuklu bir deniz hayvanı (Pinna nobilis) …
110saklamak — i 1) Elinde bulundurmak, tutmak Okul kitaplarımı saklıyorum. 2) i, de Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak Paralarını kasada saklıyor. 3) Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak 4) i, de Bozulmadan doğal durumları ile… …