on yaşında

  • 41mahalle mektebi — is., esk. Mahallede bulunan ilkokul Henüz beş yaşında mahalle mektebinde okurken, öğleye yakın zelzele olmuştu. O. C. Kaygılı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 42ön — is. 1) Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı Beş on kişi, köşkün önünde toplandık. M. Ş. Esendal 2) Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. B. Felek 3) Bir kimsenin ilerisi Bir… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 43sabi — is., Ar. ṣabī Küçük çocuk İki yaşında bir sabi masumluğuyla annemin yanına gidecek ve dizlerine kapanacaktır. Y. K. Karaosmanoğlu …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 44sapasağlam — sf. Çok sağlam, her yanı sağlam Kendi yaşında sırım gibi sapasağlam bir yerli kadın olan karısı bir hafta içinde tifodan ölüp gidivermişti. R. N. Güntekin Ferit dayı bu savaştan da sapasağlam, üstelik miralay olarak dönmüştü. A. İlhan …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 45seksenlik — sf., ği 1) İçinde seksen sayı bulunan Seksenlik limon sandığı. 2) Seksen yaşında olan …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 46sürgün — is. 1) Ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde oturtulan kimse Sürgünü yalnız memleket hasreti yıkmaz. R. H. Karay 2) Sürülme işi, nefiy Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu. R. N. Güntekin 3) Bir kimsenin sürüldüğü yer… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 47tekaüt — is., dü, esk., Ar. teḳāˁud 1) Emekliye ayrılma 2) sf., hlk. Emekli Emeklilikten evvel aslan gibi olan bir adam, genç yaşında tekaüt edilirse sönüveriyor. B. Felek Birleşik Sözler tekaüt ikramiyesi tekaüt maaşı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 48tekzip — is., bi, Ar. tekẕīb Yalanlama Üçü de derhâl tekzip etti ve tekziplerinin başında tabii seksen yaşında olmadıklarını altını çizerek ilan ettiler. H. E. Adıvar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tekzip etmek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 49tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 50yakın — sf. 1) Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı 2) Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan Buna yakın bir söz söyledi. 3) Aralarında sıkı ilgi bulunan 4) Benzeyen, andıran, yaklaşan Beş dönüme yakın bahçesi bir… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük