on yaşında

  • 31çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 32dilli — sf. 1) Dili olan 2) Konuşkan, sürekli ve tatlı konuşan Daha çok küçük, dört yaşında bile yok. Öyle dilli ki kimseye, laf bırakmıyordu. O. Rifat 3) Dedikoducu, ileri geri konuşan Benim işim yok senin o dilli kardeşlerinin arasında. N. Cumalı… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 33doksanlık — sf., ğı 1) İçinde doksan tane bulunan Doksanlık portakal sandığı. 2) Doksan yaşında olan Doksanlık bir ihtiyar …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 34düve — is., hay. b. Boğaya gelmemiş 1 2 yaşında dişi sığır …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 35ellilik — sf., ği 1) İçinde elli tane bulunan Ellilik paket. 2) Elli yaşında olan Ellilik bir kadının elinde kocaman bir çanta ile geldiğini gördük. R. N. Güntekin 3) is. Elli kuruş veya elli lira değerinde para Birleşik Sözler açık ellilik ağırellilik …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 36epikerem — is., man., Fr. épichérème Önertilerinin biri veya her ikisi kanıtıyla birlikte ileri sürülen tasım Çocuklar büyüklerin işine karışmaz çünkü akılları ermez; sen henüz on yaşında olduğun için çocuksun; şu hâlde benim işime karışma tasımı bir… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 37erişmek — e 1) Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş. N. Cumalı 2) Bir yere ulaşmak, varmak Boyu bir elli beş olduğu için eli ancak on beşinci düğmeye …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 38ferah ferah — zf. 1) Bol bol, geniş geniş 2) İyiden iyiye, haydi haydi, rahatlıkla Ferah ferah otuz kilo var. E. E. Talu 3) En aşağı Ferah ferah otuz yaşında …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 39fıtık — is., ğı, tıp, Ar. fatḳ İç organlardan bir parçanın, genellikle bağırsak bölümünün karın çeperlerini geçip deri altında ur gibi bir şişkinlik yapması, kavlıç, yarımlık Musiki hocamız genç yaşında bir fıtık ameliyatı sonunda ölmüştü. S. F.… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 40hâlâ — zf., Ar. ḥālā Şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlen, henüz Otuz iki yaşında idi ve hâlâ evlenmemişti. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller hâlâ o masal …

    Çağatay Osmanlı Sözlük