Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

olacaksın

  • 1 а

    ise; fakat,
    ama; oysa,
    halbuki; ya
    * * *
    I союз
    1) против. ise, da

    не два, а три — iki değil de üç

    три, а не два — üç, iki değil

    он е́дет, а я нет — o gidiyor bense gitmiyorum

    2) (после предложений с уступ. союзами)

    хоть и не ви́дел, а зна́ю — görmedimse de haberim var

    3) (после предложений, имеющих уступительный смысл) fakat, ama

    пройду́т го́ды, а э́то не забу́дется — yıllar geçecek, fakat bunlar unutulmayacaktır

    4) ( между тем) oysa, halbuki

    а ты зна́ешь, что... — oysa biliyorsun ki...

    5) присоед. da

    а на друго́й день... — ertesi gün de...

    а да́льше - сплошны́е леса́ — ötesi de hep ormanlar

    а так-то он поря́дочный (челове́к) — yoksa namusuna namusludur

    6) (при указании на неожиданность, непредвиденное действие) ki

    прихожу́, а там никого́ — geldim ki kimseler yok

    7) (после предложений, имеющих условный смысл) ise; yok

    а не по́нял, так молчи́ — anlamadınsa / anlamadıktan sonra ağzını açma

    а е́сли уви́дят? — ya birisi görürse?

    а что де́лать / поде́лаешь? — ne yapalım ya?

    а та ли э́то дере́вня? — bu köy o köy mü ola?

    а что тако́е?, а в чем де́ло? — ne var yani?

    а э́то кто? — bu da kim?

    а каки́е (в ней / там) иллюстра́ции! — ya resimleri!

    умру́, а туда́ бо́льше не верну́сь! — ölürüm de dönmem oraya!

    а да́льше что? — e, sonra?

    а ты что ду́мал? — ne sandın ya!

    а ты его́ защища́й! — ирон. sen yine onu müdafaa et!

    а еще до́ктор! — bir de doktor olacaksın!

    ••
    II частица, вопр.
    (при отклике и т. п.) efendim?

    сде́лаешь, а? — yaparsın, e mi?

    краси́во, а? — ne güzel, değil mi?

    како́е у тебя́ на э́то пра́во? А? — buna ne hakkın var? Ha?

    III межд.
    ha!; hah!; eh!

    а, тепе́рь я́сно / поня́тно! — ha, şimdi anlaşıldı

    а, вот и он! — hah, geldi işte!

    а, ничего́! — eh, zararı / ziyanı yok!

    Русско-турецкий словарь > а

  • 2 ещё

    daha,
    henüz; hâlâ
    * * *

    он ещё не пришёл — daha / henüz gelmedi

    таки́е (всё) ещё встреча́ются — böylesine halâ rastlanıyor

    прочти́ ещё раз — bir daha oku

    подожди́ ещё день — bir gün daha bekle

    ещё при жи́зни — daha hayattayken

    ещё до вы́хода кни́ги — daha kitap çıkmadan

    ещё пять лет тому́ наза́д — daha bundan beş yıl önce

    мы ещё вернёмся к э́тому вопро́су — bu konuya yeniden döneceğiz

    он ещё и поэ́т — onun şairlik yanı da var

    э́то ещё не всё — dahası var

    ещё и ча́су не прошло́ — daha bir saat olmadı

    э́тот ещё ме́ньше — bu, daha da küçük

    но что ещё важне́е,... — ama bundan da önemlisi...

    но и э́то ещё не всё — iş bu kadarla da bitmiyor

    ещё и ещё раз прошу́ проще́ния — tekrar tekrar özür dilerim

    ещё в те времена́ — daha / tâ o zamanlar

    ••

    а ещё инжене́р!, а ещё инжене́ром называ́ешься! — bir de mühendis olacaksın!

    ещё что!, вот ещё! — daha neler!

    э́то ещё что! — o da bir şey mi?

    полу́чится? - Ещё как! — olur mu? - Hem de nasıl!

    Русско-турецкий словарь > ещё

  • 3 ложиться

    yatmak,
    uzanmak
    * * *
    несов.; сов. - лечь, врз
    yatmak; uzanmak

    ложи́ться на зе́млю — yere yatmak / uzanmak

    ложи́ться в больни́цу — разг. hastaneye yatmak

    ложи́ться спать — yatağa girmek, yatmak

    посе́вы легли́ — ekinler yattı

    су́дно легло́ на ле́вый борт — gemi sola yattı

    кора́бль лёг на но́вый курс — разг., мор. gemi rota değiştirdi

    ••

    на мо́ре лёг тума́н — denize sis çöktü

    зима́ легла́ ра́но — kış erken girdi

    отве́тственность ля́жет на тебя́ — sorumlusu sen olacaksın

    э́то бре́мя легло́ на него́ — bu yük onun sırtına bindi

    Русско-турецкий словарь > ложиться

  • 4 падать

    несов.; сов. - упа́сть, па́сть
    1) сов. упа́сть düşmek

    упа́сть на зе́млю — yere düşmek

    упа́сть с кры́ши — damdan (yere) düşmek

    упа́сть в кре́сло — koltuğa çökmek

    он поскользну́лся и упа́л в грязь — ayağı kaydı, çamura yattı

    2) тк. несов. ( об осадках) yağmak

    па́дает снег — kar yağıyor

    3) сов. уст. пасть düşmek, çökmek

    па́ла роса́ — çiy düştü

    на́ мо́ре пал тума́н — denize sis çöktü

    4) сов. упа́сть dökülmek

    во́лосы, па́дающие на пле́чи — omuzlara dökülen saçlar

    5) сов. упа́сть (о тени и т. п.) düşmek
    6) тк. несов. bulunmak

    ударе́ние па́дает на после́дний слог — vurgu son hecede bulunur, vurgu son hece üzerindedir

    7) сов. уст. пасть düşmek тж. перен.

    отве́тственность падёт на тебя́ — sorumluluğu sana düşecek, sorumlusu sen olacaksın

    8) сов. упа́сть düşmek

    ве́тер па́дает — rüzgar düşüyor

    давле́ние упа́ло — basınç düştü

    9) сов. пасть, упасть düşmek, zayıflamak

    авторите́т его́ совсе́м упа́л — büsbütün itibardan düştü

    10) сов. упасть - о настроении, боевом духе bozulmak
    11) сов. пасть - о скоте kırılmak

    ста́ли пасть о́вцы — koyuna kıran girdi

    ••

    звёздочка / звезда́ упа́ла — bir yıldız aktı

    па́дать от уста́лости — yorgunluktan ayakta duracak hali olmamak

    Русско-турецкий словарь > падать

См. также в других словарях:

  • Turkish copula — This article supplements the general articles on the copula and Turkish grammar.The English infinitive to be is rendered in Turkish as olmak , while existence is varlık . The latter word is the abstract noun derived from var , which is an… …   Wikipedia

  • Nilüfer Yumlu — Also known as Nilüfer Born May 41, 1955 (1955 05 41) (age 56) Istanbul, Turkey Genres Turkish Pop Occupations …   Wikipedia

  • Nilüfer Yumlu — (* 31. Mai 1955 in Cihangir, Istanbul), bekannt als Nilüfer, ist eine türkische Popsängerin. Sie nahm am 22. April 1978 mit dem Lied Sevince gemeinsam mit der Band Nazar am 23. Grand Prix Eurovision de la Chanson in Paris teil und belegte dabei… …   Deutsch Wikipedia

  • insan sarrafı — is. Adam sarrafı İnsan sarrafı olacaksın, bileceksin adamına göre iş yapmasını, laf etmesini! R. Ilgaz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yaman — sf. 1) Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse) Sen yaman bir inkılapçı olacaksın Yıldız. A. Gündüz 2) Kötü, korkulan (kimse) 3) Alışılmadık, olağanın dışında Köhne çatısı yaman bir gürültü ile birdenbire sarsıldı. E. E …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • müsterih olmak — içi rahat olmak, kaygıdan kurtulmak Müsterih ol, artık hiç korkmayacak, mesut olacaksın. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takdirini kazanmak — (birinin veya birilerinin) bir kimse veya bir topluluk tarafından beğenilmek İhtimal ki senin alın yazında şunlar yazılıydı: Âlemin saygı ve takdirini kazanmış bir adam olacaksın. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • EBED — Ebedîlik. Zevalsizlik. Sonu olmamak. (Bak: Beka)Aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve i hayâliye ye denilse ki: Sana bir milyon sene ömür ile saltanat ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın. Tevehhüm aldatmamak, nefis… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • TA'LİK — Asmak. * Geciktirmek. * Bağlanmak. * Bir cümlenin mazmununun husulünü diğer bir cümlenin mazmununun husulüne edat ı şart ile rabt etmektir. Şu işi görürsen, şuna vâris olacaksın denilse, vâris olma, işin görülmesine bağlanmış olur. Buna ta liki… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • VAZİFE — Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab ı Hakk a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»