-
1 а
ise; fakat,ama; oysa,halbuki; ya* * *I союз1) против. ise, daне два, а три — iki değil de üç
три, а не два — üç, iki değil
он е́дет, а я нет — o gidiyor bense gitmiyorum
2) (после предложений с уступ. союзами)хоть и не ви́дел, а зна́ю — görmedimse de haberim var
3) (после предложений, имеющих уступительный смысл) fakat, amaпройду́т го́ды, а э́то не забу́дется — yıllar geçecek, fakat bunlar unutulmayacaktır
4) ( между тем) oysa, halbukiа ты зна́ешь, что... — oysa biliyorsun ki...
5) присоед. daа на друго́й день... — ertesi gün de...
а да́льше - сплошны́е леса́ — ötesi de hep ormanlar
а так-то он поря́дочный (челове́к) — yoksa namusuna namusludur
6) (при указании на неожиданность, непредвиденное действие) kiприхожу́, а там никого́ — geldim ki kimseler yok
7) (после предложений, имеющих условный смысл) ise; yokа не по́нял, так молчи́ — anlamadınsa / anlamadıktan sonra ağzını açma
а е́сли уви́дят? — ya birisi görürse?
а что де́лать / поде́лаешь? — ne yapalım ya?
а та ли э́то дере́вня? — bu köy o köy mü ola?
а что тако́е?, а в чем де́ло? — ne var yani?
а э́то кто? — bu da kim?
а каки́е (в ней / там) иллюстра́ции! — ya resimleri!
умру́, а туда́ бо́льше не верну́сь! — ölürüm de dönmem oraya!
а да́льше что? — e, sonra?
а ты что ду́мал? — ne sandın ya!
а ты его́ защища́й! — ирон. sen yine onu müdafaa et!
а еще до́ктор! — bir de doktor olacaksın!
••- а тоII частица, вопр.(при отклике и т. п.) efendim?сде́лаешь, а? — yaparsın, e mi?
краси́во, а? — ne güzel, değil mi?
III межд.како́е у тебя́ на э́то пра́во? А? — buna ne hakkın var? Ha?
ha!; hah!; eh!а, тепе́рь я́сно / поня́тно! — ha, şimdi anlaşıldı
а, вот и он! — hah, geldi işte!
а, ничего́! — eh, zararı / ziyanı yok!
-
2 ещё
daha,henüz; hâlâ* * *daha; henüz ( при отрицании); halâ ( до сих пор)он ещё не пришёл — daha / henüz gelmedi
таки́е (всё) ещё встреча́ются — böylesine halâ rastlanıyor
прочти́ ещё раз — bir daha oku
подожди́ ещё день — bir gün daha bekle
ещё при жи́зни — daha hayattayken
ещё до вы́хода кни́ги — daha kitap çıkmadan
ещё пять лет тому́ наза́д — daha bundan beş yıl önce
мы ещё вернёмся к э́тому вопро́су — bu konuya yeniden döneceğiz
он ещё и поэ́т — onun şairlik yanı da var
э́то ещё не всё — dahası var
ещё и ча́су не прошло́ — daha bir saat olmadı
э́тот ещё ме́ньше — bu, daha da küçük
но что ещё важне́е,... — ama bundan da önemlisi...
но и э́то ещё не всё — iş bu kadarla da bitmiyor
ещё и ещё раз прошу́ проще́ния — tekrar tekrar özür dilerim
ещё в те времена́ — daha / tâ o zamanlar
••а ещё инжене́р!, а ещё инжене́ром называ́ешься! — bir de mühendis olacaksın!
ещё что!, вот ещё! — daha neler!
э́то ещё что! — o da bir şey mi?
полу́чится? - Ещё как! — olur mu? - Hem de nasıl!
-
3 ложиться
yatmak,uzanmak* * *несов.; сов. - лечь, врзyatmak; uzanmakложи́ться на зе́млю — yere yatmak / uzanmak
ложи́ться в больни́цу — разг. hastaneye yatmak
ложи́ться спать — yatağa girmek, yatmak
посе́вы легли́ — ekinler yattı
су́дно легло́ на ле́вый борт — gemi sola yattı
кора́бль лёг на но́вый курс — разг., мор. gemi rota değiştirdi
••на мо́ре лёг тума́н — denize sis çöktü
зима́ легла́ ра́но — kış erken girdi
отве́тственность ля́жет на тебя́ — sorumlusu sen olacaksın
э́то бре́мя легло́ на него́ — bu yük onun sırtına bindi
-
4 падать
несов.; сов. - упа́сть, па́сть1) сов. упа́сть düşmekупа́сть на зе́млю — yere düşmek
упа́сть с кры́ши — damdan (yere) düşmek
упа́сть в кре́сло — koltuğa çökmek
он поскользну́лся и упа́л в грязь — ayağı kaydı, çamura yattı
2) тк. несов. ( об осадках) yağmakпа́дает снег — kar yağıyor
3) сов. уст. пасть düşmek, çökmekпа́ла роса́ — çiy düştü
на́ мо́ре пал тума́н — denize sis çöktü
4) сов. упа́сть dökülmekво́лосы, па́дающие на пле́чи — omuzlara dökülen saçlar
5) сов. упа́сть (о тени и т. п.) düşmek6) тк. несов. bulunmakударе́ние па́дает на после́дний слог — vurgu son hecede bulunur, vurgu son hece üzerindedir
7) сов. уст. пасть düşmek тж. перен.отве́тственность падёт на тебя́ — sorumluluğu sana düşecek, sorumlusu sen olacaksın
8) сов. упа́сть düşmekве́тер па́дает — rüzgar düşüyor
давле́ние упа́ло — basınç düştü
9) сов. пасть, упасть düşmek, zayıflamakавторите́т его́ совсе́м упа́л — büsbütün itibardan düştü
10) сов. упасть - о настроении, боевом духе bozulmak11) сов. пасть - о скоте kırılmakста́ли пасть о́вцы — koyuna kıran girdi
••звёздочка / звезда́ упа́ла — bir yıldız aktı
па́дать от уста́лости — yorgunluktan ayakta duracak hali olmamak
См. также в других словарях:
Turkish copula — This article supplements the general articles on the copula and Turkish grammar.The English infinitive to be is rendered in Turkish as olmak , while existence is varlık . The latter word is the abstract noun derived from var , which is an… … Wikipedia
Nilüfer Yumlu — Also known as Nilüfer Born May 41, 1955 (1955 05 41) (age 56) Istanbul, Turkey Genres Turkish Pop Occupations … Wikipedia
Nilüfer Yumlu — (* 31. Mai 1955 in Cihangir, Istanbul), bekannt als Nilüfer, ist eine türkische Popsängerin. Sie nahm am 22. April 1978 mit dem Lied Sevince gemeinsam mit der Band Nazar am 23. Grand Prix Eurovision de la Chanson in Paris teil und belegte dabei… … Deutsch Wikipedia
insan sarrafı — is. Adam sarrafı İnsan sarrafı olacaksın, bileceksin adamına göre iş yapmasını, laf etmesini! R. Ilgaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaman — sf. 1) Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse) Sen yaman bir inkılapçı olacaksın Yıldız. A. Gündüz 2) Kötü, korkulan (kimse) 3) Alışılmadık, olağanın dışında Köhne çatısı yaman bir gürültü ile birdenbire sarsıldı. E. E … Çağatay Osmanlı Sözlük
müsterih olmak — içi rahat olmak, kaygıdan kurtulmak Müsterih ol, artık hiç korkmayacak, mesut olacaksın. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
takdirini kazanmak — (birinin veya birilerinin) bir kimse veya bir topluluk tarafından beğenilmek İhtimal ki senin alın yazında şunlar yazılıydı: Âlemin saygı ve takdirini kazanmış bir adam olacaksın. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
EBED — Ebedîlik. Zevalsizlik. Sonu olmamak. (Bak: Beka)Aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve i hayâliye ye denilse ki: Sana bir milyon sene ömür ile saltanat ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın. Tevehhüm aldatmamak, nefis… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TA'LİK — Asmak. * Geciktirmek. * Bağlanmak. * Bir cümlenin mazmununun husulünü diğer bir cümlenin mazmununun husulüne edat ı şart ile rabt etmektir. Şu işi görürsen, şuna vâris olacaksın denilse, vâris olma, işin görülmesine bağlanmış olur. Buna ta liki… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VAZİFE — Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab ı Hakk a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını … Yeni Lügat Türkçe Sözlük