kusurlu
1küsurlu — sf. Küsuru olan Adımları küsurlu idi. İki buçuk, iki buçuk... H. Taner …
2kusurlu — sf. Kusuru olan …
3şaibe altında tutulmak — kusurlu, ayıplı olmak, lekeli sayılmak Yakın zamanlarda bizim parlamentomuz da bu gibi şaibeler altında tutuldu. H. Taner …
4tenzih etmek — kusurlu ve kabahatli olmadığını, kötü vasıflardan soyutlandırıldığını, dışında tutulduğunu bildirmek …
5kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir — kusurlu da olsa bir şeyin elde bulunması, hiç bulunmamasından daha iyidir anlamında kullanılan bir söz …
6cılk çıkmak — kusurlu, boş veya bozuk çıkmak …
7defolu — sf. Defosu olan, bozuk, özürlü, kusurlu, ayıplı (kumaş, giysi, mal vb.) …
8detone — sf., müz., Fr. détonné Yanlış, kusurlu (ses) Radyo parazit yapsın, sokak satıcıları detone sesleriyle bağırsın istiyorum. A. Kulin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller detone olmak …
9eksik — sf., ği 1) Bir bölümü olmayan, noksan, natamam Bu kitap eksik, baş tarafı yok. 2) Mükemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat 3) Az Arada can sıkıntısından doğma kavgalar da hiç eksik değil... R. N. Güntekin 4) is. İhtiyaç duyulan şey Aklı sıra bu… …
10estetik — is., ği, Fr. esthétique 1) Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu, bedii, bediiyat Boğaziçi nin, Sarayburnu yarımadasını, tarihî üslup ve estetiklerini korumak için çok iyi hazırlanmış… …