konuşmamak
1boş konuşmamak — gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak Amiralin sözlerine inanmak lazım, boş konuşmaz. F. F. Tülbentçi …
2ışdamamak — konuşmamak …
3ağız dil vermemek — konuşmamak, susmak …
4ağzını mühürlemek — konuşmamak, susmak Yine o değişmeyen ıstırap ile ağzını mühürler. Y. Z. Ortaç …
5boş — sf. 1) İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. A. Gündüz 2) Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal Boş kadro. 3) Yapılacak işi olmayan, işsiz… …
6sinmek — nsz, e, er 1) Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pusmak Salonda bulunan yirmiyi aşkın insan ürkmüş, sinmişti. T. Buğra 2) Korku, yılgınlık vb. sebeplerle konuşmamak, hareket etmemek veya tepki göstermemek Artık Emine nin takdirine,… …
7aforoz etmek — 1) kilise birliğinden çıkarmak 2) mec. darılıp biriyle konuşmamak, ilgiyi kesip uzaklaştırmak, toplum dışılamak Siz kendi milletiniz için bunun yarısını söyleyin, milletin çoğunluğu sizi hemen aforoz eder. H. Taner …
8bilmece gibi konuşmak — açık, anlaşılır biçimde konuşmamak …
9çıt çıkmamak — 1) en hafif bir ses bile çıkmamak Bir müddet hiçbirisi kımıldamadı ve çıt çıkmadı, sonra bir hıçkırık duyuldu. P. Safa 2) hiç konuşmamak …
10yüzüne bir daha bakmamak — darılıp konuşmamak …
- 1
- 2