katmak
1katmak — katmak, karıştırmak; katılaşmak, sert olmak; mihnete ve s ıkıntıya düşmek, yorulmak I, 205, 432, 440, 467; I I, 295 …
2katmak — i, e, ar 1) Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak, ilave etmek Sirkeye su katmak. 2) Bir araya getirmek Fadime, bu yavru bolluğu arasında kuzuları çocuklara ve …
3katmak karmak — katmak, karıştırmak. I, 432 …
4renk vermek (veya katmak) — 1) çamaşır rengi solmak 2) neşe, canlılık veya değişiklik kazandırmak O bunu dostuna duyduğu hayranlığa yeni bir renk katmak sevinci ile yapıyordu. H. Taner …
5bire beş katmak — bire bin katmak Rahmi nin neyi var neyi yoksa özellikle de son zamanda aldıklarını, bire beş katarak sayanlar ... çıktı. T. Buğra …
6boyut katmak — başka veya yeni bir görüş açısı vermek, genişlik, kapsam ve içerik kazandırmak Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar. H. Taner …
7çeşni katmak — değişik bir katkı yapmak Varlığa yepyeni bir çeşni katan yepyeni bir ulus yaratacağım sizden. T. Oflazoğlu …
8pişmiş aşa (soğuk) su katmak — yoluna girmiş olan bir işi bozmak Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor. H. E. Adıvar …
9birbirine katmak — 1) aralarını açmak, aralarını bozmak, olay çıkarmak 2) karıştırmak …
10geceyi gündüze katmak — aralıksız, gece gündüz çalışmak, büyük çaba göstermek ... başaramayacağı kadar çok işlerin altına girmekten çekinmedi, geceyi gündüze katıp çalışmaya başladı. M. Ş. Esendal …