katiyen
1katiyen — zf., Ar. ḳaṭˁiyyen 1) Hiçbir zaman, asla Birdenbire bu ziyaretimin son olacağını, bir daha onu katiyen göremeyeceğimi ... düşündüm. S. F. Abasıyanık 2) Kesinlikle Bu firar meselesine katiyen inanamıyor, akıl sır erdiremiyordum. S. M. Alus …
2bayılttırmak — i Bayılmasına yol açmak, bayılmasını sağlamak Ameliyat esnasında katiyen kendisini bayılttırmaz. Ö. Seyfettin …
3kesinlikle — zf. Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen …
4hiç de — kesinlikle, katiyen Dersleri hiç de iyi değil …
5küfranlık etmek — nankörlük etmek Ekmek yediğin kapıya katiyen küfranlık etmeyeceksin. K. Tahir …
6müdahale etmek — karışmak, araya girmek, el atmak Katiyen, müzakereye müdahale etmeyeceğimi ve hiçbir söz söylemek niyetinde olmadığımı ... bildirdim. Atatürk …
7tecviz edilmek — uygun bulunmak, izin verilmek Sen yaşta çocuklar için katiyen tecviz edilmez ama bizim gibi yaşlı başlı adamların, ara sıra iki kadeh bir şey içmelerinde bir zarar yoktur. R. N. Güntekin …
8dumana boğmak — 1) duman içinde bırakmak 2) mec. bunaltmak, şüphe içinde bırakmak Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız. H. E. Adıvar …