karşıdan

  • 11tüp geçit — is., di 1) Nehirlerin, kanalların iki yakasını su altından bağlayarak ulaşımı sağlayan yol 2) Büyük caddelerde yayaların karşıdan karşıya geçişini kolaylaştırmak amacıyla yolu üstten birbirine bağlayan kapalı yaya geçidi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 12urbalı — sf. Urbası olan Yeşil urbalı, yeniçeri kılıklı bir alay herif de karşıdan gelmişler. E. E. Talu …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 13zarafet — is., Ar. ẓarāfet Zariflik Sadece zarafetinizin, güzelliğinizin karşıdan hayranı olmuştum. S. Kocagöz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 14âşık olmak — sevmek, tutulmak Bir iki kez karşıdan görmekle nasıl âşık olduğunu, nasıl evlendiğini yüreği burkularak izledi. N. Cumalı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 15göğsü daralmak (veya tıkanmak) — 1) güçlükle nefes almak 2) mec. içi sıkılmak Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı. R. N. Güntekin …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 16altında kalmak — 1) (bir şeyin) ezilmek Bir şey değil, karşıdan bir otomobil filan gelir de altında kalırım diye korktum. B. Felek 2) (bir şeyin) karşılığını verememek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük