kapılmak

  • 31akıntı — is. 1) Akma işi Musluğun akıntısı bir türlü kesilemedi. 2) Havanın veya suyun herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, akım, cereyan Bataklıklardan kurtulduktan sonra, akıntıyı takip ederek bir köye giriyordum. Ö. Seyfettin 3) Eğiklik, eğim,… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 32bellek karışıklığı — is., tıp Kelimelerin doğru anlamını hatırlayamamak veya ilk olarak görülen bir şeyi önce gördüğünü sanma duygusuna kapılmak biçiminde beliren bir ruh hastalığı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 33cereyan — is., Ar. cereyān 1) Bir yöne doğru akma, akış, akıntı Köprünün parmaklığına dayandı, gözlerini Haliç in kapkara sularına, bu suların cereyanına kaptırdı. E. E. Talu 2) Bir şeyin gelişme, olma durumu En iyisi zorlamamak, işi tabii cereyanına… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 34çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 35dehşetlenmek — nsz Dehşete kapılmak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 36dertlenmek — nsz Üzüntüye kapılmak, dertli duruma gelmek, kaygılanmak Dertlenmenin henüz vakti değildir sanıyorum. T. Buğra …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 37düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 38ecel teri — is. Çok korkmak, çok sıkılmak, bunalım geçirmek, ölüm duygusuna kapılmak anlamlarındaki ecel teri (veya terleri) dökmek (veya akmak) deyiminde geçen bir söz Tek kollu korsan, şimdi benim karşımda titriyor, ecel terleri döküyordu. F. F. Tülbentçi… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 39evhamlanmak — nsz Kuruntu duymak, kuruntuya kapılmak, kuşkulanmak, vehmetmek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 40harcıâlem — sf., Ar. ḫarc + ˁālem 1) Herkesin alabileceği, herkesin kullanabileceği, herkesin işine yarayan, her keseye uygun Pamuklu kumaş harcıâlemdir. 2) Hiçbir özelliği olmayan, yeniliği olmayan, basmakalıp O mesleğe girenleri hırpalamak, gülünçleştirmek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük