kapılmak
21paniğe kapılmak — çok korkmak Kendisi ile birlikte gelemeyeceğini anlayınca tam bir paniğe kapıldı. N. Cumalı …
22yeise kapılmak — çok üzülmek Şimdi bu ümidin boşa çıktığını anlayınca birden yeise kapıldı. R. H. Karay …
23heyecana kapılmak — aşırı derecede heyecan, coşku duymak Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kolay tarif edilemeyen bir heyecana kapıldığımı duyuyorum. B. R. Eyuboğlu …
24hayale kapılmak — hayallerin etkisi altında kalmak Yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmetti. R. H. Karay …
25sele kapılmak — sel sularıyla sürüklenip gitmek …
26şüpheye kapılmak — şüphe duymak Eski bir bakan Ankara nın bir köşesinde bir apartman mı yaptırmış, İsmet Paşa derhâl bir haksız iktisap şüphesine kapılıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu …
27ümide kapılmak — olacağını düşünmek, hayal etmek …
28öfkeye kapılmak — çok sinirlenmek, kızmak, hiddetlenmek Siz gelin de böyle bir adamın herhangi bir öfkeye kapılacağını tahmin edin. Y. K. Karaosmanoğlu …
29sirmelmek — kapılmak, bir işden kurtulup çıkmak …
30acılanmak — nsz 1) Tadı acı olmak, acılaşmak Ağzım acılandı. 2) le, mec. Acılı durumda olmak, üzüntüye kapılmak, üzülmek Yunus Emre insanların acılarıyla acılanan insandır. N. Araz …