kapıda
1kapıda — zf. Çok yakın zamanda, gelmek üzere Kış kapıda …
2kapıda kalmak — içeri girememek Anahtar bendedir. Onlar sonra kapıda kalırlar. M. Ş. Esendal …
3İhsan Ketin — (1914–1995) is a Turkish earth scientistHe was born in 1914 in the eastern Turkish town of Kayseri. He won a state scholarship to study natural sciences abroad, as part of Mustafa Kemal Atatürk’s plans of modernizing the newly formed Republic of… …
4cazcı — is. Caz müziği çalan veya besteleyen kimse Aaa diyorlar, burada bar açılmış, bak cazcı Arap kapıda. Y. Z. Ortaç …
5davetiye — is., Ar. daˁvetiyye Bir toplantıya, bir yere çağrılanlara gönderilen yazının bulunduğu belge Kapıda gülümseyen bir zat davetiye kontrol ediyor. B. Felek …
6dinlenme kampı — is. Kuruluşlarda çalışanların dinlenmek, eğlenmek için gittikleri konaklama yeri, kamp Beni öyle bir dinlenme kampına alsınlar ki kapıdan girerken kimlik kartımla birlikte kişiliğimi de kapıda bırakayım. H. Taner …
7duygulu — sf. Duygusu, duyarlığı çok olan, kolay duygulanan, içli, hassas Bizi kapıda yumuşak, içli, duygulu bir kadın karşıladı. H. Taner …
8gebertmek — i, tkz. Öldürmek Kapıda teyzemin oğlu bekliyor, gebertir seni! S. F. Abasıyanık …
9görünmek — nsz 1) Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek Kapıda Eda Hanım göründü ve ona hatır sordu. P. Safa 2) İzlenim uyandırmak Üzgün ve yorgun görünüyordu. H. Taner 3) Benzemek, görünüşünde olmak 4) mec. Azarlamak Çocuk pek azdı, biraz… …
10hırıltılı — sf. Hırıltı çıkaran, hırıltısı olan Kapıda, çiğ boyalı bir kadın başı resmini göstererek hırıltılı bir kahkaha attı. P. Safa …
- 1
- 2