kandırıcı
1kandırıcı — sf. 1) İnandırıcı 2) Aldatıcı 3) İçme isteğini giderici …
2gıllıgışlı olmak — kandırıcı, gizli amaçlı, inandırıcılıktan uzak bulunmak Yüreği temiz olan başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getirmez. H. Taner …
3aldatıcı — sf. Aldatma niteliği olan, yanıltıcı, kandırıcı İnsanlar da bu aldatıcı bahara şımarıp açılır, saçılır... H. Taner …
4doyurmak — i 1) Açlığını gidermek Saatlerce karnımı doyuracak bir köy aramış, bulamamıştım. S. F. Abasıyanık 2) Geçindirmek, yaşamasını sağlamak Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir. 3) Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak 4)… …
5gıllıgışlı — sf. Gizli amaçlı, kandırıcı Tereddütlü, imalı, gıllıgışlı bazı mülahazalar ve neşriyat vardır. R. E. Ünaydın Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gıllıgışlı olmak …
6güzel — sf. 1) Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı Yalının en güzel odası bizimdi. Güzel kız. Güzel çiçek. 2) İyi, hoş Güzel şey canım, milletvekili olmak! Ç. Altan 3) Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran Güzel… …
7kandırıcılık — is., ğı Kandırıcı olma durumu …
8laf cambazı — is. Etkileyici ve kandırıcı söz söyleyebilen kimse, demagog …
9tatlı dilli — sf. Güzel, kandırıcı, gönül alıcı konuşan, tatlı sözlü Akıllı, iyi niyetli, dürüst, tatlı dilli bir adamdı. T. Halman …
10AHDA' — Boyun damarlarından bir damar. * Hilekâr, aldatıcı, kandırıcı …