kalem kâğıt
1kalem — is., Ar. ḳalem 1) Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir. F. R. Atay 2) Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer Bütün bizim kalem böyle, geçen gün de Sıtkı Efendi o kör …
2cızırdatmak — i 1) Cızırdamasına yol açmak 2) Kâğıt üzerinde ustaca kalem oynatmak veya beceriyle yazı yazmak …
3estomp — is., Fr. estompe Kara kalem resimde çizgiyi veya pastel boyasını yaymak için kullanılan, kendi üzerine sarılmış kâğıt veya deri …
4falan filan — is. Önem verilmeyen, hafifsenen kimse, şey, filan falan, falan festekiz, falan feşmekân Ona kâğıt, kalem falan filan lazım …
5hırdavat — is., Far. ḫurde + Ar. āt 1) Kilit, tel, çivi vb. metal eşya 2) Önemsiz, ufak tefek eşya, gereksiz eşya Tezgâhın ardındaki raflarda defter, kâğıt, kalem, silgi ve bir sürü hırdavat. O. Rifat …
6kırtasiye — is., Ar. ḳirṭāsiyye 1) Defter, kâğıt, kalem, mürekkep vb. yazı araç ve gereçlerinin bütünü 2) Kâğıtla yapılan işlemler …
7mürekkepli — sf. 1) Mürekkep sürülmüş, dökülmüş veya damlatılmış olan Mürekkepli kâğıt istemem. 2) İçine mürekkep konularak kullanılan Mürekkepli kalem …
8resim — is., smi, Ar. resm 1) Varlıkların, doğadaki görünüşlerinin kalem, fırça gibi araçlarla kâğıt, bez vb. üzerinde yapılan biçimleri Konulu resim parçaları kendiliğinden ve doğru olarak yan yana gelivermiş, hikâye ortaya çıkmıştı. T. Buğra 2) Bunu… …
9saptayıcı — sf. 1) Saptayan, sabit kılan, sürekli kılan 2) is. Tebeşir, boya, sulu boya, kurşun kalem çizim ve resimlerin bozulmalarını önlemek için bütün kâğıt yüzeyine püskürtücü ile sıkılan sakız ve alkol karışımı resim verniği …
10tablo — is., Fr. tableau 1) Bez, tahta, kâğıt vb. maddeler üzerine yapılmış yağlı boya, sulu boya, pastel veya kara kalem resim Bu tablolardan biri gölge oyunu hâlinde karikatürize edilmişti. H. Taner Hırsından bazılarına tablomu bedava verdim, alın,… …