-
1 венчать
taç giydirmek; evlendirmek,nikâh kıymak* * *несов.; сов. - повенча́ть, обвенча́ть1) тк. несов. ( на царство) taç giydirmek2) ( соединять браком) evlendirmek, nikah kıymak3) тк. несов. ( завершать) tamamlamak -
2 губить
mahvetmek; batırmak,kıymak,kırıp geçirmek* * *несов.; сов. - погуби́ть, сгуби́тьmahvetmek; тж. перен. batırmak; kıymak; kırıp geçirmek ( убивать)губи́ть де́ньги — перен. para batırmak
он сам себя́ гу́бит — kendi kendini batırıyor
за́суха гу́бит посе́вы — kuraklık ekinleri mahveder
его́ сгуби́ли ка́рты — onu kumar mahvetti
погуби́ть чью-л. жизнь — birinin hayatını mahvetmek
-
3 накрошить
сов.kıymak; ufalamakнакроши́ть таре́лку мя́са — bir tabak dolusu et kıymak
-
4 рубить
-
5 жалеть
acımak; pişman olmak; esirgemek,kıyamamak* * *несов.; сов. - пожале́ть1) acımakпожале́ть сироту́ — öksüze acımak
он пожале́л нас — halimize acıdı
2) pişman olmak; yanmakя жале́ю, что спроси́л — sorduğuma pişman oldum
я до сих пор жале́ю, что не пое́хал — gitmediğime halâ yanarım
3) esirgemek; acımak; kıyamamakне жале́ть де́нег — paraya acımamak / kıymak, parasını esirgememek
е́сли не пожале́ешь ста рубле́й,... — yüz rubleyi gözden çıkarırsan,...
он жале́ет своё вре́мя — vaktine kıyamıyor
да́же э́того пожале́л для тебя́ — sana bunu bile çok gördü
для дру́га он жи́зни (свое́й) не пожале́ет — arkadaşından canını esirgemez
••не жале́ть сил на что-л. — bir şey için elinden geleni esirgememek
-
6 изрубить
сов.1) (мясо, капусту и т. п.) kıymak; ince ince doğramak2) ( убить саблей) kılıçla öldürmek / vurmak -
7 крошить
ufalamak* * *1) ufalamak; doğramak; kıymak (мясо, табак)кроши́ть хлеб — ekmeği ufalamak
кроши́ть карто́шку в кастрю́лю — patatesi doğrayarak / doğraya doğraya tencereye koymak
2) перен. (ломать, уничтожать) kırıp geçirmek -
8 лишать
несов.; сов. - лиши́тьyoksun / mahrum bırakmak, mahrum etmek; elinden almak; etmek; ıskat etmekлиша́ть кого-л. насле́дства — mirastan ıskat etmek
лиши́ть кого-л. свобо́ды — hapsetmek
лиши́ть кого-л. стипе́ндии — birinin bursunu kesmek
лиши́ть кого-л. зва́ния — воен. birinin rütbesini almak
лиши́ть кого-л. избира́тельных прав — birinin oy hakkını kaldırmak
его́ лиши́ли э́того пра́ва — bu hak onun elinden alındı
его́ лиши́ли рабо́ты — onu işinden ettiler
э́то лиши́ло её сна и поко́я — bu onun uykusunu rahatını kaçırdı
лишённый ра́дости и сча́стья — sevinç ve mutluluktan yoksun
он лишён воображе́ния — onun hayal gücü pek kıt
э́та фра́за лишена́ вся́кого смы́сла — bu cümlenin hiç bir anlamı yoktur
••лиши́ть кого-л. жи́зни — birinin canını almak
лиша́ть себя́ жи́зни — canına kıymak; kendini öldürmek
-
9 мелко
1) (ince) inceме́лко кроши́ть (мясо и т. п.) — kıymak
ме́лко писа́ть — küçücük harflerle yazmak
2) ( неглубоко) sığздесь ме́лко — burası sığ / sığlık
-
10 обвенчать
сов. -
11 покончить
сов.1) bitirmek, tamamlamakпоко́нчить с дела́ми — işlerini tamamlamak
2) ( прекратить) (bir) son vermek; gidermek; ortadan kaldırmakс таки́м положе́нием сле́дует реши́тельно поко́нчить — bu duruma kesinlikle bir son verilmeli
поко́нчить с кем-л. — birinin işini bitirmek, hesabını görmek
поко́нчить с враждо́й — düşmanlığa son vermek
с э́тим поко́нчено — tamam, vesselâm
••поко́нчить с собо́й — canına kıymak, intihar etmek, hayatına son vermek
у меня́ с ним всё поко́нчено — onunla alış-verişi kestim / kesmiş bulunuyorum
-
12 резать
несов.; сов. - разре́зать, заре́затьре́зать мя́со на кусо́чки — eti doğramak
ре́зать мета́лл — metal kesmek
2) тк. несов. ( об острых предметах) kesmekнож совсе́м не ре́жет — bıçak suyu kesiyor
ре́зать скот — hayvan kesmek
4) тк. несов. oymakре́зать по де́реву — tahta üzerine oymak
ре́зать на ме́ди — bakır üzerine oymak
ре́зать ло́жки — odun oyarak kaşık yapmak
5) тк. несов., перен. ( неприятно действовать) tırmalamak; tedirgin etmekу́хо ре́жет — insanın kulağı tırmalanıyor
э́то, ви́дите ли, ре́жет им глаза́ — bundan gözleri tedirgin oluyormuş
6) разг. ( говорить прямо) sözünü esirgememek••ре́зать мяч (в теннисе и т. п.) — top kesmek
-
13 убивать
öldürmek; katletmek* * *несов.; сов. - уби́ть1) öldürmek, (canına) kıymak, vurmak; katletmek ( преднамеренно)охо́тник уби́л не́сколько у́ток — avcı birkaç ördek vurdu
он был уби́т в перестре́лке неизве́стно кем — kimvurduya gitti
2) перен. ( привести в отчаяние) öldürmekона́ была́ уби́та го́рем — kahrından / kederinden perişan olmuştu
3) перен. ( уничтожить) katletmek, öldürmek4) перен. boşuna harcamak; öldürmekмы уби́ли це́лый день — bütün bir günü öldürdük
••уби́ть вре́мя — zaman öldürmek
хоть убе́й — öldür Allah
уби́ть двух за́йцев — bir taşla iki kuş vurmak
См. также в других словарях:
kıymak — i, ar 1) Çok ince ve küçük parçalar biçiminde doğramak Eti kıymak. 2) e, mec. Acımadan vermek, esirgememek, feda etmek Beş altı kuruşa daha kıyarak sağlamca bir ip tedarik etti. H. R. Gürpınar 3) e, mec. Acımayıp öldürmek Zavallıya nasıl… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıymak — sözden dönmek; kıymak, eğrilemesine doğramak III, 246 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kıymak — hareket etmek, sallanmak, kımıldamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nikâh kıymak — nikâh memuru kanuna göre çiftlerin karı koca olduklarını bildirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendine kıymak — kendini öldürmek Eğer sefirler gelip bana istifa teklif ederlerse ben de aleyhimde bulunanları mahvederim, sonra da kendime kıyarım. A. Rasim … Çağatay Osmanlı Sözlük
cana kıymak — öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
paraya kıymak — gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
canına kıymak — 1) acımadan öldürmek 2) kendini öldürmek Canına kıymasına meydan vermeden yetişmeliyiz. R. H. Karay 3) gücünden fazla iş görerek aşırı derecede kendini yormak … Çağatay Osmanlı Sözlük
içini bayıltmak (veya kıymak) — 1) tatlı, ağır gelip artık yiyememek 2) mec. çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak 3) mec. yoğun olarak hissetmek Bu bahçede insanın içini bayıltan hanımeli, gül ve salkım kokuları binbir ot kokusuna karışıyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
feda etmek — kıymak, gözden çıkarmak Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük