küçük
31küçük sesli uyumu — is., dbl. Küçük ünlü uyumu …
32küçük ünlü uyumu — is., dbl. Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlülerin, yuvarlak ünlülerden (o, ö, u, ü) sonra dar yuvarlak (u, ü) veya düz geniş (a, e) ünlülerin gelmesi, küçük sesli uyumu: Evler. Etek. Salkımlar. Ördek, Okul, Sucuların… …
33küçük dağları ben yarattım demek — çok böbürlenmek, kibirlenmek Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet ... varken ... o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar. H. Taner …
34küçük dilini yutmak — şaşırmak, donakalmak Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu …
35küçük düşmek — değeri veya onuru sarsılmak Kimsenin yanında küçük düşmeni istemem. R. N. Güntekin …
36küçük düşürmek — değerini veya şerefini sarsmak Handan ı küçük düşürdüğünü, asıl suçun da bu olduğunu kabul etmişti. T. Buğra …
37küçük görmek — değer, önem vermemek Bütün bu fânilikleri küçük görerek bunları ancak gönül oyalayıcı şeyler diye telakki ettiklerini gösteriyordu. A. Ş. Hisar …
38Küçük Su — Küçüksu („Kleines Wasser“) ist ein Stadtteil von Beykoz in Istanbul. Sehenswert ist der luxuriöse osmanische Ausflugspalast Küçüksu Kasrı, der ganz aus weißem Marmor erbaut ist. Die Sultane kamen nur für Ausflüge hierher und kehrten noch am… …
39küçük ad — is. Ön ad …
40küçük ay — is. Şubat ayı, gücük ay …