kömür

  • 121zehirlenmek — nsz 1) Zehirleme işi yapılmak veya zehirleme işine konu olmak, ağılanmak Zehirlenmiş bir köpekle, kömür çarpmış bir insanın ölüşlerine bakarsanız onları kardeş sanırsınız. R. N. Güntekin 2) Zehre maruz kalmak Dün akşam yediğim yemekten… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 122kürek çekmek — deniz teknesini yürütmek için küreği kullanmak Sandalın içine hızla atıldıktan sonra kürekleri var kuvvetiyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine yanaştı. S. F. Abasıyanık …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 123marsık gibi — koyu esmer, kömür gibi, simsiyah …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 124sicim gibi — damlaları arka arkaya gelip sicim gibi akan (yağmur, gözyaşı) Gözlerinden sicim gibi yaş inerek hepsini bir kömür sandığına doldurdu. A. Ağaoğlu …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 125şeytan diyor ki — yapılmaması gereken bir davranışı yapma isteği duyulduğunda söylenen bir söz Gül tenli, kor dudaklı, kömür sürmeli / Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kere öpmeli. Y. K. Beyatlı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 126önüne çıkmak — 1) rastlaşmak, karşılaşmak, karşısına çıkmak 2) mec. ilk defa görmek, yüz yüze gelmek Kim olursa olsun önüme çıkanla yeniden evleneceğim. S. F. Abasıyanık 3) yolunu kesmek için birdenbire karşı durmak Kasabaya kömür indiren dağ köylülerinin… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 127kapıya dayanmak — 1) gelip çatmak Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık. R. N. Güntekin 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 128ćumur — ćùmur m DEFINICIJA reg. drveni i kameni ugljen [grijati se na ćumur; lokomotiva na ćumur; pegla na ćumur] ONOMASTIKA pr.: Ćùmura (Banovina), Ćumúrija, Ćumúrović (Pokuplje) ETIMOLOGIJA tur. kömür …

    Hrvatski jezični portal