kâr getirmek
1kâr getirmek — bir şey para kazandırmak …
2kâr — is., Far. kār 1) Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı 2) İş 3) mec. Yarar, fayda Bundan benim hiçbir kârım yok. 4) ekon. Üretim faktörlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay 5) tic. Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki… …
3getirmek — e 1) Gelmesini sağlamak Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar. R. N. Güntekin 2) de Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak 3) i Erişmek veya eriştiğini sanmak Baharı getirdik. 4) nsz İleri sürmek Örnek getirmek. 5) nsz Sebep… …
4kâr bırakmak — kazanç getirmek …
5karılamak — yaşlı saymak, ihtiyarlığa nispet etmek III, 324, 329 boylamak, karışlamak, arşınlamak, ölçmek I, 309; III, 324, 329 karlamak, ses çıkararak kar getirmek, III, 324 …
6kapamak — i 1) Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı. H. E. Adıvar 2) Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak 3) Bir şeyin görünmesine engel olmak Bu yapı… …
7tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …
8şeneltmek — i Şenelmiş duruma getirmek, meskûn kılmak Fakat bu havalar böyle giderse zor şeneltiriz biz bu sergiyi. Şu anda dışarıda lapa lapa kar yağıyor. B. R. Eyuboğlu …