iyice
111pekçe — zf. İyice Düğüncüler akşama kadar güneş altında pişmiş, bıkmış, yanmış oldukları için rakı sofrasına pekçe sokuldular. M. Ş. Esendal …
112pir — is., Far. pīr 1) Yaşlı, koca, ihtiyar kimse Ak sakallı pir, bunları söyleyerek sırra kadem basmış. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Bir tarikat veya sanatın kurucusu Büyük Itri ye eskiler derler / Bizim öz musikimizin piri. Y. K. Beyatlı 3) zf. Adamakıllı …
113pişmek — nsz, er 1) Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek Börek geç pişer. 2) Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer. 3) Meyve olgun duruma gelmek ... yere …
114prozodi — is., müz., Fr. prosodie Bir şiir bestesinde, hece vurgularının müzik vurgu ve yükselişleriyle iyice uyuşmuş olması ve bu yoldaki kuralların bütünü …
115sabahın köründe — zf. Sabahın en erken saatinde, erkenden, ortalık iyice aydınlanmadan Koca Osman sabahın köründen, akşamın karanlığına kadar üç gün böylece yürüdü. Y. Kemal …
116safra suyu — is., den. Geminin genellikle derin pik tanklarına dengeyi sağlayıp artırmak ve pervaneyi iyice suya batırmak için doldurulan su …
117sağmal inek — is., ği, argo Aptal yerine konularak kendisinden sürekli çıkar sağlanan kimse ... onu iyice avucunun içine alıp sağmal inek gibi istismar etmek istiyordu. E. E. Talu …
118satış — is., tic. Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir fiyat, bir değer alınması yoluyla yapılan işlem, satım Satış işinin güçlüğünü orada iyice öğrendim. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler satış… …
119serpmek — i, er 1) Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak 2) Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım. N. Cumalı 3) nsz Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek… …
120sevmek — i, er 1) Sevgi ve bağlılık duymak Çok az lakırtı söylediği için sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı. Ö. Seyfettin 2) Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Böyle bir sevmek görülmemiştir …