işaret
121imza — is., Ar. imżāˀ 1) Bir kimsenin, bir yazının altına bu yazıyı yazdığını veya onayladığını belirtmek için her zaman aynı biçimde yazdığı ad veya işaret Mektubun sonunda imzamı görür görmez kim bilir ne kadar şaşıracaksın. Y. K. Karaosmanoğlu 2)… …
122işaretçi — is. İşaret veren kimse veya nesne …
123işaretlemek — i 1) Bir şeye işaret koymak, bir şeyi işaretle belirtmek ... gazetesini muhtelif renkli kalemlerle işaretlermiş ve itinayla saklarmış. A. Ş. Hisar 2) Belirtecek biçimde hareket etmek O bir iki sözcükle bildiğini işaretlemek isterdi. Ç. Altan …
124işaretlenmek — nsz Bir şeye işaret konulmak …
125işaretleşmek — nsz, le 1) Birbirine işaret etmek 2) Uzak bir yerden, bilgi vermek için özel bir düzene göre türlü işaretler kullanmak …
126işmar — is., hlk. El, göz veya baş ile yapılan işaret Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …
127işte — e. 1) Bir şey gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz, aha, ahacık Hani kitap? İşte size anlattığım adam. İşte, korktuğum başıma geldi. 2) Anlatılan bir sözün sonucuna gelindiğini gösterir İşte bütün manzara budur! R. E.… …
128kalıntı — is. 1) Artıp kalan şey, bakiye 2) Bir kentten veya mimarlık eserinden artakalan bölüm, yıkıntı, harabe, enkaz Efes, Bergama nın kalıntıları, ulaştıkları uygarlığı serer gözler önüne. N. Cumalı 3) İz, işaret 4) mec. Bir toplum, kültür, uygarlık vb …