hatîr
31HATIR-I ŞEYTANÎ — Tas: Nefsin zevklerine muhabbet yüzünden, ma siyet ve günahlara düşmek …
32HATIR-MANDE — f. Gücenmiş, kalbi incinmiş, hatırı kırılmı …
33HATIR-NEVAZ — f. Gönüle okşayan, hatırnaz …
34HATIR-NİŞAN — f. Hatırda kalan, akılda duran …
35HATIR-NİŞİN — f. Akılda kalan, hatırda kalan …
36HATIR-ZAD — f. Akla gelen, hatıra doğan …
37hâl hatır sormak — bir kimseye nasılsınız, ne durumdasınız anlamında nezaket sorusu yöneltmek Karşılıklı oturdular, hâl ve hatır sordular, sonra sustular. R. H. Karay …
38hatıra (veya hatır ve hayale) gelmemek — bir şeyin gerçekleşeceği, olacağı hiç düşünülmemek Yemin, her hatır ve hayale gelmez cümlelerin ucunda bir kurdele, bir fiyonk gibi açılıveriyordu. A. Ş. Hisar …
39İSTİFSAR-I HÂTIR — Hal hatır sorma …
40hatırından (veya hatır ve hayalinden) geçmemek — aklına gelmemek, düşünmemek Herhangi bir devletin İstanbul a taarruzu artık hatırından geçmiyordu. Y. K. Beyatlı …