haksız
61MÜKÂBİR — Kendini büyük gören, karşısındakini küçümsüyerek, doğru sözünü kabul etmeyen. Haksız olduğu hâlde hak iddiasında bulunan …
62NA-DÜRÜST — f. Doğru olmayan. Eğri. * Sağlam, dürüst ve gerçek olmayan. * Yanlış, haksız …
63NA-HAK — f. Haksız, beyhude, bo …
64NAŞİZE — Kocasının hanesinden, izni olmaksızın çıkıp kendisini kocasından haksız yere men eden kadın. Bu çıkış hakikaten olabileceği gibi, hükmen de olabilir. * Kabarmış, şişmi …
65RİŞVET — Bir işi yapmak veya bitirmek için haksız yere alınan mal veya para. (Bak: Rüşvet …
66SİTEM-ÂMİZ — f. Hâin. İnsafsız, haksız …
67TAASSUB — (Asab. dan) Bir şeye veya bir kimseye taraflı olma. * Din bakımından fazla salâbetli olma. * Kendi dinini çok üstün görmek. * Haksız yere husumet etmek. * Bir düşünüşe, bir inanışa körü körüne bağlanıp ondan başkasını düşünmemek hâli. (Bak:… …
68TEMVİH — (C.: Temvihât) Sulandırma, su katma. * Haksız bir şeyi haklı gösterme …
69TENVİH — Sulandırma. * Yaldızlama. * Haksız bir şeyi yapmacık şeylerle süsleyip haklı gösterme. * Başka bir madeni, altın veya gümüş suyuna daldırma. * Bir kimsenin nâmını, şânını yükseltme …
70İDDİA — Bir şeyin müsbet veya menfiliğini ısrarla söylemek. İleri sürülen fikir. Dâva etmek. Israr etmek. İnat etmek. Haklı veya haksız bir dâvaya kalkışmak.(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele… …