-
1 имеющий право
hakli -
2 правый
hakli, o'ng -
3 справедливый
врзadil, haklı; doğru ( правильный)справедли́вый челове́к — adalet sahibi bir kişi
справедли́вое реше́ние суда́ — mahkemenin adil kararı
справедли́вый суд — adil bir mahkeme
справедли́вая война́ — haklı / adil savaş
справедли́вое тре́бование — haklı / meşru istek
справедли́вое наказа́ние — haklı bir ceza
борьба́ за справедли́вое де́ло — haklı bir dava için savaşım
справедли́вый мир — adil barış
справедли́вая борьба́ — haklı savaşım / mücadele
полу́ченные све́дения оказа́лись справедли́выми — alınan bilgi doğru çıktı
справедли́вая жа́лоба — haklı bir şikayet
справедли́вое распределе́ние дохо́дов — adil / hakçasına bir gelir dağıtımı
-
4 оправдание
с1) ( действие) aklama, temize çıkarma; haklı çıkarma; haklı göstermeоправда́ние подсуди́мого — sanığı aklama
с це́лью оправда́ния эксплуата́ции трудя́щихся — emekçilerin sömürülmesini haklı göstermek için
2) юр. beraat3) özür, mazeretэ́тому не найти́ оправда́ния! — buna bir özür / bir mazeret bulunamaz!
-
5 оправдывать
несов.; сов. - оправда́ть1) aklamak, temize çıkarmak; haklı göstermekсуд оправда́л его́ — mahkeme onu akladı
подсуди́мый опра́вдан — sanık beraat etti
э́то не опра́вдывает его́ посту́пка — bu onun davranışını mazur göstermez / haklı çıkarmaz
оправда́ть своё зва́ние чемпио́на — sahibi olduğu şampiyonluk unvanına layık olduğunu göstermek
он не оправдал мои́х наде́жд — ümitlerimi boşa çıkardı
4) ( окупать) sermayesini ödemek, masrafını karşılamak / korumakты оправда́л свои́ расхо́ды? — masrafını çıkardın mı?
••цель опра́вдывает сре́дства — amaç aracı doğrular / haklı kılar
-
6 правый
sağ* * *I1) sağпра́вая рука́ — тж. перен. sağ kol
2) sağcı; sağпра́вая печа́ть / пре́сса — sağcı basın
пра́вая оппози́ция — sağ muhalefet
пра́вые социали́сты — sağcı sosyalistler
3) → сущ., м sağcı; sağ мн.II врз, тж. → сущ., мпри подде́ржке кра́йне пра́вых — aşırı sağın desteğiyle
борьба́ за пра́вое де́ло — haklı dava için (verilen) savaşım
ты прав — haklısın, hakkın var
-
7 оправдываться
несов.; сов. - оправда́ться1) aklanmak, temize çıkmakобвиня́емому не удало́сь оправда́ться — sanık kendini temize çıkartamadı
2) doğru çıkmakмои́ расчёты оправда́лись — hesabım doğru çıktı
его́ наде́жды не оправда́лись — ümidi boşa çıktı / doğru çıkmadı
3) тк. несов. kendini mazur göstermeğe çalışmakчем ты бу́дешь опра́вдываться? — kendini neyle mazur göstereceksin?
4) тк. несов. haklı kılmakэ́ти ме́ры опра́вдывались вое́нной необходи́мостью — bu tedbirleri askeri zaruretler haklı kılıyordu
5) ( окупаться) karşılanmak -
8 равноправный
eşit haklara sahip, eşit haklıравнопра́вное экономи́ческое сотру́дничество — eşit haklı ekonomik işbirliği
быть равнопра́вным с кем-л. — biriyle eşit haklardan yararlanmak
-
9 справедливо
adilane, hakça(sına); haklı olarakон поступи́л справедли́во — adilane davrandı
он соверше́нно справедли́во говори́т, что... — pek haklı olarak söylüyor ki,...
суди́ть справедли́во — hükümlerinde adaletten ayrılmamak
справедли́во распределя́ть что-л. — bir şeyi hakçasına dağıtmak
-
10 достойный
değer,layık,saygın* * *1) değer; layıkдосто́йный осужде́ния — takbihe değer
быть досто́йным чего-л. — bir şeye layık olmak; bir şeyi haketmek
досто́йный внима́ния — dikkate değer
2) в соч.досто́йная ка́ра — haklı bir ceza
он получи́л досто́йную награ́ду — hakkı olan / hakettiği bir ödül aldı
3) уст. ( почтенный) saygın -
11 закон
yasa,kanun* * *м, врзyasa; kanunполучи́ть / приобрести́ си́лу зако́на — yasalaşmak
зако́нно — yasal / meşru olarak; haklı olarak
-
12 законный
yasal,kanuni,meşru* * *yasal; kanuni; meşruзако́нные права́ — yasal / meşru haklar
зако́нный владе́лец — yasal / kanuni sahip
зако́нное возмуще́ние — haklı bir infial
-
13 нарекание
-
14 оказываться
несов.; сов. - оказа́ться1) olmakсвобо́дных мест не оказа́лось — boş yer yokmuş
кни́га оказа́лась на ме́сте — kitap yerli yerindeymiş
что оказа́лось в чемода́не? — bavuldan neler çıktı?
у него́ оказа́лось сро́чное де́ло — acele bir işi çıktı
у нас места́ оказа́лись ря́дом — yerlerimiz yanyana düşmüştü
2) kendini bulmak; düşmekоказа́ться пе́ред диле́ммой — bir ikilemle karşı karşıya kalmak
оказа́ться в опа́сности — tehlikeye düşmek
оказа́ться на гра́ни гражда́нской войны́ — iç savaşın eşiğine gelmek
оказа́ться не в состоя́нии управля́ть страно́й — ülkeyi yönetemez hale gelmek
оказа́ться в смешно́м положе́нии — gülünç duruma düşmek
3) çıkmakарбу́з оказа́лся незре́лым — karpuz ham çıktı
я оказа́лся прав — benim haklı olduğum ortaya çıktı
за́втра мо́жет оказа́ться сли́шком по́здно — yarın çok geç olabilir
его́ уси́лия оказа́лись тще́тными — çabaları boşa gitti
4) безл. ( выясняться) anlaşılmakкак оказа́лось — anlaşıldığı gibi
5) тк. несов., в соч.ока́зывается — → вводн. сл. meğer
ока́зывается, портфе́ль пуст — meğer çanta boşmuş
-
15 партнёрство
-
16 полноправный
(medeni) hakların tümünden yararlanan, tüm haklara sahipполнопра́вный член семьи́ — ailenin eşit haklı üyesi
полнопра́вный член экономи́ческого соо́бщества — ekonomik topluluğun tam üyesi
-
17 праведный
1) рел. ( о человеке) dini bütün2) ( справедливый) haklı, adil••пра́ведный путь — doğru yol, hak yolu
-
18 право
I с1) тк. ед. hukuk, türeсоциалисти́ческое пра́во — sosyalist hukuk
буржуа́зное пра́во — burjuva hukuku
2) hakпра́во го́лоса — oy hakkı
пра́во на образова́ние — öğrenim hakkı
3) yetkiмуниципалите́т ограни́чен в свои́х пра́ва́х — belediyenin yetkileri sınırlıdır
пра́во заключа́ть коллекти́вные трудовы́е соглаше́ния — toplu sözleşme yapma yetkisi
у дире́ктора нет тако́го пра́ва — müdürün buna yetkisi yoktur
с пра́вом обжа́лования — юр. temyizi kabil olmak üzere
получи́ть пра́во на одиннадцатиметро́вый (уда́р) — penaltı (atışı) kazanmak
4) (права́) мн. ehliyetпра́ва́ на вожде́ние автомаши́ны — oto ehliyeti
••я не счита́ю, что име́ю пра́во вме́шиваться — karışmak hakkını kendimde bulamıyorum
по пра́ву — haklı olarak
аплодисме́нты он заслужи́л по пра́ву — alkışlar onun hakkıydı
II вводн. сл.на ра́вных пра́вах — eşit haklardan yararlanarak
пра́во, не зна́ю — valla bilmem ki
-
19 правота
жве́ра в правоту́ своего́ де́ла — davasının haklılığına inanç
доказа́ть чью-л. правоту́ — birinin haklı olduğunu kanıtlamak
-
20 признавать
несов.; сов. - призна́ть1) врз tanımakпризна́ть но́вое прави́тельство — yeni hükumeti tanımak
я его́ призна́л то́лько по го́лосу — onu ancak sesinden tanıyabildim
2) itiraf etmek, ikrar etmek; kabul etmek, kabullenmek; teslim etmekпризнава́ть свою́ вину́ — kabahatını / suçunu itiraf etmek
призна́ть чье-л. превосхо́дство — birinin üstünlüğünü kabul etmek / kabullenmek
призна́ть чью-л. правоту́ — birinin haklı olduğunu teslim etmek
он призна́л де́вочку свои́м ребёнком — kızın kendi çocuğu olduğunu kabul etti
3) saymak; görmekпризна́ть кого-л. вино́вным — suçlu görmek
призна́ть кого-л. побеждённым спорт. — yenik / mağlup saymak
при́знано ну́жным приня́ть ме́ры — önlemler alınması gerekli görüldü
- 1
- 2
См. также в других словарях:
haklı — sf. 1) Hakka uygun, doğru, yerinde Fakat aşkta ne hak ne haklı ne haksız ne de bir hakikat vardır. M. Ş. Esendal 2) Davası, iddiası, düşüncesi veya davranışı doğru ve adalete uygun olan (kimse) İkisinden hangisinin haklı olduğu anlaşılamadı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı bulmak — davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışını doğru bulmak, yerinde görmek Müdür onu haklı buldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı çıkmak — davasının, iddiasının, düşüncesinin veya davranışının doğru olduğu anlaşılmak Bu tartışmada o haklı çıktı … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı olmak — davası, iddiası, davranışı, düşüncesi adalete uygun olmak Birden döndüm ve tahminimde haklı olduğumu anladım. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı söz, haksızı Bağdattan çevirir — doğru söz, yanlış yolda çok ilerlemiş kişiyi bile yola getirir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
insanın adı çıkacağına canı çıksın — haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde su çıkmak — haklı bir sebep olmadan yerini bırakanlara veya bırakmak isteyenlere kınama ve engelleme amacıyla söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAKÎK — Haklı, hak sahibi olan. * Müstehak, lâyık, münasib … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
muhik — haklı; geçerli; uygun; gerekli … Hukuk Sözlüğü
Qara — The Qara are a grouping of tribes currently resident in Oman. Members of this tribe Amr Hakli the grand grand father Hakli tribe of Oman who was the first immigrant from Yemen to Dhofar one thousand years ago and this tribe known in Dhofar as… … Wikipedia
Juho Lallukka — (February 3, 1852 in Räisälä, Finland – December 1, 1913 in Vyborg) was a Finnish businessman, commercial counsellor, and a patron of the arts.BiographyJuho Lallukka was born in 1852 in the settlement of Räisälä on the Karelian isthmus, in a… … Wikipedia