haklı
1haklı — sf. 1) Hakka uygun, doğru, yerinde Fakat aşkta ne hak ne haklı ne haksız ne de bir hakikat vardır. M. Ş. Esendal 2) Davası, iddiası, düşüncesi veya davranışı doğru ve adalete uygun olan (kimse) İkisinden hangisinin haklı olduğu anlaşılamadı.… …
2haklı bulmak — davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışını doğru bulmak, yerinde görmek Müdür onu haklı buldu …
3haklı çıkmak — davasının, iddiasının, düşüncesinin veya davranışının doğru olduğu anlaşılmak Bu tartışmada o haklı çıktı …
4haklı olmak — davası, iddiası, davranışı, düşüncesi adalete uygun olmak Birden döndüm ve tahminimde haklı olduğumu anladım. R. H. Karay …
5haklı söz, haksızı Bağdattan çevirir — doğru söz, yanlış yolda çok ilerlemiş kişiyi bile yola getirir anlamında kullanılan bir söz …
6insanın adı çıkacağına canı çıksın — haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir anlamında kullanılan bir söz …
7yerinde su çıkmak — haklı bir sebep olmadan yerini bırakanlara veya bırakmak isteyenlere kınama ve engelleme amacıyla söylenen bir söz …
8HAKÎK — Haklı, hak sahibi olan. * Müstehak, lâyık, münasib …
9muhik — haklı; geçerli; uygun; gerekli …
10Qara — The Qara are a grouping of tribes currently resident in Oman. Members of this tribe Amr Hakli the grand grand father Hakli tribe of Oman who was the first immigrant from Yemen to Dhofar one thousand years ago and this tribe known in Dhofar as… …