haklı
51zeytinyağı gibi üste çıkmak — bir sorunda haksız olduğunu kabul etmemek, ustalıkla kendini haklı çıkarmaya çalışmak Sizler hep böylesiniz. Zeytinyağı gibi üste çıkmaya alışmışsınız. A. Kulin …
52bahse girmek (veya tutuşmak) — görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak Bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu. H. Taner …
53telaş etmek — sıkıntı duyarak acele etmek, endişelenmek, telaşlanmak Nazım Paşa böyle bir içtimadan ne kadar telaş etse haklı idi. A. Rasim …
54dava (veya davayı) kazanmak — huk. 1) açılan davada haklı veya suçsuz bulunmak Davayı kazanamazlar, kanunlar kiracıdan yana. A. Kulin 2) mec. bir konuda olumlu sonuca ulaşmak 3) mec. ülküsü gerçekleşmek …
55hakkı olmak — 1) payı, alacağı, hissesi olmak 2) sözünde, düşüncesinde, iddiasında haklı olmak …
56yüzü tutmamak — 1) (bir şey yapmaya) haklı da olsa karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek O böyle kimseyi kırmak istemedikçe, kimseye olmaz demeye yüzü tutmadıkça ne kadar istemese çevresi onu kıracak, üzecekti. N. Cumalı 2) (bir şey yapmaya) …
57muhık — (A.) [ ﻖﺤﻡ ] haklı …
58tuturgu — buyrulması ve tutulması haklı olan şey, I, 489 …
59yaşagu — yaşamağa haklı III, 36 …
60ADÂLETKÂRANE — f. Adâletlice. Adalet sahibine yakışır şekilde, insaflı ve haklı surette …