haklı
41savunma — is. 1) Saldırıya karşı koyma, müdafaa Mustafa Kemal in orada seçtiği savunma hattı, Millî Misak taki Türkiye sınırı idi. F. R. Atay 2) Bir kişiyi, bir düşünceyi doğru, haklı göstermeyi amaçlayan yazı veya konuşma, savunu, müdafaaname 3) sp. Bir… …
42savunu — is. Savunma Olaylar zinciri bu savunuyu haklı çıkaracak nitelikte değildir. S. Birsel …
43saygın — sf. Saygı gören, sayılan, hatırlı, itibarlı, muteber A. Ş. Hisar, Türk romanında saygın yerini haklı olarak almıştır. H. Taner …
44tevbih — is., esk., Ar. tevbīḫ Paylama Haklı mı, haksız mı olduğunu kestiremediğim bu tevbihe gülümsedim. Ö. Seyfettin …
45yaygara — is. 1) Gereksiz olarak yüksek sesle bağırıp çağırma Cıyak cıyak bir dudu yaygarası, herkesi yerinden sıçrattı. S. M. Alus 2) mec. Şikâyet, sızlanma Bizim gazetecilerin bu yaygaraları bence de haklı. A. Gündüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… …
46davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun — seni yargılayacak kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir anlamında kullanılan bir söz …
47kadı anlatışa göre fetva verir — haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir anlamında kullanılan bir söz …
48meyhaneciden şahit istemişler, bozacıyı göstermiş — uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir anlamında kullanılan bir söz …
49savunma yapmak — 1) haklı olduğunu ortaya koymaya çalışmak 2) sp. oyunda rakip tarafın hücumlarına karşı koymak …
50ters anlamak — yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek Yerden göğe kadar haklı olan bir uyarıyı, içimizden bir arkadaş ters anlamış. H. Taner …