hakkını
1hakkını helal etmek — hakkını, emeğini bağışlamak Bu bahtiyar hanımcağızı sordular, iyi biliriz dedik, hakkımızı helal ettik. M. Ş. Esendal …
2hakkını vermek — 1) gereğini bütün olarak yerine getirmek Bu yemeğin hakkını vermişsin. 2) birinin çalışmasının karşılığını gereğince değerlendirmek O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir …
3hakkını yemek — (birinin) birinin hakkı olan şeyi vermemek Hem benden haber bekleyen okuyucularımın hakkını yiyor, öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık …
4hakkını aramak — hakkı olduğuna inandığı şeyi elde etmeye çalışmak …
5Bİ-HAKKINÌ — Tamamıyla, hakkıyla …
6ağlamayan çocuğa meme vermezler — hakkını aramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez anlamında kullanılan bir söz …
7İHTİKAK — Hakkını istemek. Niza etmek. Birbirine husumet etmek. Hapseylemek. * Fık: İki taraftan her birinin haklı olduğunu iddia etmesi …
8İNTİSAF — Hakkını tam olarak alma, haklaşma. * Zaman, yarı olma. Vakit, yarıyı bulma …
9ağzı kansız — hakkını koruyamayan …
10azıgansız — hakkını koruyamaz …