-
1 в целом
genellikle -
2 вообще
genellikle,genelde; hiç,büsbütün* * *1) genellikle, genelde2) ( вовсе) hiç; büsbütünэ́та маши́на вообще́ не была́ в ремо́нте — bu araba hiç / zaten tamir görmemiştir
-
3 обыкновенно
( обычно) mutaden; genellikle; çokluk ( большей частью)как обыкнове́нно — her zamanki gibi
-
4 обычно
mutaden; genellikle; çoklukлицо́ его́ бы́ло бо́лее стро́гим, чем обы́чно — yüzü her vakitkinden daha sertti
он пришёл значи́тельно по́зже, чем обы́чно — mutattan çok sonra geldi
-
5 правило
с1) врз kuralграммати́ческое пра́вило — gramer kuralı
пра́вила у́личного движе́ния — trafik kuralları
пра́вила поведе́ния за столо́м — sofra başı adabı
соблюда́ть пра́вила игры́ — тж. перен. oyunun kurallarına uymak
нару́шить пра́вила (игры́) (в футболе) — fa(v)ul yapmak
ход не по пра́вилам — шахм. kuraldışı bir hamle
2) düstur; adet ( обыкновение)взять себе́ за пра́вило что-л. де́лать — bir şey yapmayı bir düstur ittihaz etmek / adet edinmek
••как пра́вило — kural olarak, genellikle
-
6 спартакиада
-
7 целый
bütün; sağlam* * *1) (bir) bütün; bütün / tüm bir; koca:... dolusuце́лая карто́фелина — bir bütün patates
он съел це́лый арбу́з — bütün bir karpuzu yedi
це́лый ваго́н дров — bir vagon dolusu odun
це́лое ведро́ молока́ — bir kova dolusu süt
вы́тесать что-л. из це́лого куска́ де́рева — yekpare ağaçtan yontarak yapmak
2) bütün, bütün birза це́лый год — bütün bir yılda
це́лую зи́му — bütün bir kış
це́лыми дня́ми / по це́лым дням — günlerce
це́лыми неде́лями / по це́лым неде́лям — haftalarca
це́лых три го́да — tam üç yıl
ра́ди э́того он труди́лся це́лую жизнь — bunun için o bir ömür boyu çalıştı
он проспа́л це́лый день — bütün bir gün uyumuştu
они руга́лись це́лых три часа́! — üç koca saat ağız kavgası ettiler!
3) birна це́лый класс был оди́н еди́нственный буква́рь — koskoca bir sınıfa tek bir alfabe düşüyordu
он на́нял це́лую колле́гию адвока́тов — bir baro dolusu avukat tuttu
тако́го в це́лом ми́ре не найдёшь — böylesini tüm dünyada bulamazsın
4) разг.откры́ть це́лую эпо́ху в... —...da başlı-başına bir devir açmak
э́то це́лая пробле́ма — bu, başlı başına bir sorundur
5) sağlamстекло́ оста́лось це́лым — cam sağlam kaldı
он (оста́лся) цел (не погиб) — sağ kaldı
он верну́лся цел и невреди́м — sağ salim döndü
де́ньги оста́лись це́лыми (не израсходованы) — para elde kaldı
у тебя́ (ещё) це́ла́ э́та кни́га? — o kitabın duruyor mu?
э́то зда́ние це́ло и поны́не — o bina halâ ayakta duruyor
••це́лое число́ — мат. tam sayı
в це́лом — genellikle
рассмотре́ть пробле́му в це́лом — sorunu tümü ile ele almak
См. также в других словарях:
genellikle — zf. Genel olarak, büyük bir çoğunlukla, çoğu kez, çoğunlukla, çoklukla, ekseri, ekseriya, ekseriyetle, umumiyetle Türkler genellikle konukseverdir … Çağatay Osmanlı Sözlük
kopya çekmek — genellikle yazılı sınavlarda soruları cevaplamak için bir kaynağa gizlice bakmak En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuluçkaya oturmak (veya yatmak) — genellikle dişi kuş yavru çıkarmak için yumurtaların üzerine yatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
saç saça baş başa — genellikle kadınlar birbirlerini kıyasıya hırpalayarak biçimde Kıbrıs ta parti politikası da bir ara, ana vatandaki gibi saç saça baş başa idi. T. Halman … Çağatay Osmanlı Sözlük
salma salmak — genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden para toplamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
in misin, cin misin — genellikle masallarda insan mısın, cin misin? anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kampa girmek — genellikle yarışma öncesi, yarışmaya gerektiği gibi hazırlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
saç saça baş başa gelmek (veya dövüşmek) — genellikle kadınlar birbirlerini kıyasıya hırpalayarak biçimde kapışmak Eğer bu patırtıdan, ikindi uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda saç saça baş başa dövüşeceklerdi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
banttan vermek — genellikle radyo ve televizyonda banttan yararlanarak daha önceden alınmış bir sesi veya görüntüyü yayımlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağızda dağılmak — genellikle hamur işi, iyi pişmiş ve lezzetli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
denize indirmek — genellikle yeni yapılan bir aracı kızaklar yardımıyla karadan suya salıvermek … Çağatay Osmanlı Sözlük